Özlem bu ucu karanlık yola çıktığında hayatta kaybedecek hiçbir şeyi yoktu, ta ki Mehmet’le tanışana kadar. Etraf yangın yeri, her yer yalan ve Özlem de boğazına kadar yalana batmış durumda. Mehmet ise onca yalana inat öyle doğru ve öyle dürüsttü ki, kendisine bir adım gelenden iki adım geriye kaçan Özlem bile Mehmet’e doğru adım atmaya başlamıştı. Mehmet, Özlem’e aslında kim olduğunu hatırlattı. Özlem, her tarafından nefret saçarken Mehmet O’na aslında ne kadar merhametli bir insan olduğunu hatırlattı. Mehmet’in dokunduğu yer canlanıyordu, Özlem yeniden yaşadığını hissediyordu. Kaybedecek hiçbir şeyi olmadan çıktığı bu yolda, kaybetmekten en çok korkacağı şeyi bulacağını nasıl tahmin edebilirdi? Mehmet, Özlem’in en büyük şansı olmuştu. Bir hayat arkadaşı, bir sevgili ve her şeyden önemlisi; Mehmet, Özlem’e bir aile olacaktı. Özlem, kendisini korku içinde buldu bir sabah… Mehmet’i kaybetmekten deli gibi korkuyordu. Özlem’in hayattaki en büyük şansını, hayattaki en büyük şanssızlığı getirmişti.