Özlem’i sımsıkı atkuyruğu, şatafatlı görüntüsü ve sert mizacı ile tanıdık. Kimseyi yakınına yaklaştırmıyor, yeni insanları hayatına sokmaya yanaşmıyordu. Mehmet’in deyişiyle; kasım kasım kasılıyor, her lafı herkesin ağzına tıkıyordu. Ama öyle yapmak gerekti bazen. Herkese karşı doğal bir mesafesi vardı, kendisine bir adım gelenden iki adım geriye kaçıyordu. Duvarlarının ardında bir başına yaşıyordu ve yalnızlığına da kimseyi dokundurmuyordu. Özlem’in etrafına ördüğü duvarların içinde dizlerini karnına çekmiş, çaresizce ağlayan bir kız çocuğu olduğunu kim tahmin edebilirdi? Dışarıdan bakıldığında ayakları yere gümbür gümbür basan, gözleri ihtirasla parlayan bu güçlü mü güçlü kadın aslında bu hikâyenin gerçek “kayıp”ıydı. Geçmişini, geleceğini, hayallerini yanlış insanların karanlık göklerinde kaybetmiş bir yalnız kuş.