Şu hayatta hayal kırıklıkları çeşit çeşit. Biriyle birlikte olmaya başlıyorsunuz örneğin, önceden duyduklarınız hoşunuza gidiyor onun hakkında, uzaktan izliyorsunuz; fragman gibi. Sonra “Haydi bakalım,” deyip bodoslama dalıveriyorsunuz bir ilişkiye. İlk bölüm keyif veriyor, beklentilerinizi karşılıyor. İkinci bölüm dilediğiniz yerden devam ediyor; belli bir bağlılık bir fedakarlık oluşturmaya başlıyorsunuz. İlişki ilerledikçe hayaller de büyüyor; her birlikte geçirilen zaman, paylaşılan o ufacık anlar, bakışmalar, kimsenin görmediği sadece sizin gördüğünüz küçük ayrıntılar. Hayaller büyüdükçe beklentiler de artıyor, harcanılan zaman da. Ve en sonunda bir noktada işler sarpa sarmaya başlıyor, o ufak ayrıntıların canavar tipli olanları yüzünü gösteriyor, takılmalar, kavgalar, uzaklaşmalar başlıyor. İlişkinin bitmiş olması gereken nokta, değil mi? İşte bazen bitmiyor o ilişki, çoktan bitmiş olması gerekirken.
Dizi tüketicisi olarak bizler de bir diziye başlarken neredeyse aynı yollarda geçiyoruz. Fragmanı izliyoruz, beğenirsek dizi başlayınca doğaçlama dalıyoruz, bazen çok seviyoruz; bağlanıyoruz. Tüketim toplumunda azaldığı için en önemli değeri olan şeyimizi; dikkatimizi veriyoruz, kendimizce fedakarlıklar yapıyoruz, küçük yönleri irdeleyip daha da içine giriyoruz. Kötüleşmeye başlarsa da bazen yapmamız gerekeni yapmayıp çıkamıyoruz işin içinden. Konumuz da bu: 1. Sezonunun sonunda bitmiş olması gereken ama devam eden diziler.