Ben şu yerli dizi sektörüne ne zaman kafa yorayım desem kafamdan duman çıkmaya başlıyor. En son karşısında bu kadar çaresiz kaldığım şey üniversitedeki mikro iktisat dersiydi. Onu hala nasıl geçtiğimi bilmiyorum, hatta düşündüm de hatırlamıyorum bile. En son bu derse çalışırken çoraplardan top yapıp efsane goller attığıma dair anılarım var. Dolayısıyla anlamaya çalışmaktan vazgeçmeyeceğim.
Dizi kıyımı son hızla devam ediyor, bir yandan da transfer haberleri. Sektörün Fanatik gibi dedikodu yayacak bir gazeteye ihtiyacı olmadığına emin miyiz? İş yapar çünkü. Derdim şu: Bu sezon başlayıp da tutan yeni dizi var mı? Hayat Yolunda’nın bütün klişeleri toplamayı başaran reklamına gülmekten diziyi daha izleyemedim mesela. Reaksiyon desen bir garip, Benim Adım Gültepe, Bana Artık Hicran De ve Star’a transfer olan Urfalıyam Ezelden malum. Show’da en son ne zaman dizi izlediğimi bile hatırlamıyorum. Benim merak ettiğim bu sirkülasyon hangi noktada bitiyor? Yedekte bekleyen kaç dizi var? Bunların hiçbiri tutmazsa en çok tutana geri dönüş var mı? E, yok; o zaman çok saçma değil mi?
The Walking Dead’in 3. bölümünü soğuk algınlığı nedeniyle yazamamıştım. Doktorlar çok uğraştı maça yetiştirmek için ama kafam sürekli yere düşüp klavyeye çarpınca tavsiye üzerine yazamamıştım. Sorup soruşturan hatta nerede yazı diye kızanlar oldu sağ olsunlar. Geçen hafta yazarım diyodum ama Bu Tarz Benim çıktı. Yeri bulmuşken kısa bir özet geçeyim: The Walking Dead’in en iyi sezonunu izliyoruz şu ana kadar. Belli temalar etrafında dönmek kesinlikle doğru fikir üstüne üstlük ihtiyacı olan bir şeydi dizinin. Dizinin showrunner konusunda istikrarı bulması da etmen elbet. Üçüncü bölüm de kutsalların yıkılması ve umudun yok ediciliğiyle ilgiliydi. Her köşe başında tehlikenin olduğu bir dünyada insanın prangalarını, kutsallarını yıkmadan hayatta kalması mümkün değil. Ortada tanrı falan kalmadığında İbadethane de dört duvar bir çatı haline gelir, getirmezseniz hayatta kalmanız mümkün değil.
Kurt Seyit ve Şura’da bir şeyler olmuş biri diziden mi ayrılmış, birileri mi ayrılmış? Konum o değil, geçen yine televizyonda hiçbir şey bulamayıp izleyelim diye uğraştık. Olmadı. Olmuyor.
Mad Men’in 7. Sezonuna yeni başladım başlamamla bitirmem bir olacak neredeyse. Hakikaten bitirmeye kıyamıyor insan, bitirmeye kıyamamak da kalite alameti elbette. Söz konusu istikrarsa Mad Men’in üstüne dizi yok ekranda. Her sahnesi ustaca kurulmuş, her kadrajına kafa yorulmuş, her bölümü kusursuza yakın kaleme alınmış. Sezon uçup kaçmıyor orası kesin ama Mad Men kola gibi, aldığınızda ne içeceğinizi biliyorsunuz ve asla kalitesinden ödün vermiyor.
NTVSpor’un küçülmeye gideceği ve hatta kapanacağı dedikoduları ayyuka çıktı. Kanalın eleştirilecek çok yönü var ama önemli işlere imza attıkları da bir gerçek. Türkiye’de nedense amatör diye adlandırılan sporların en çok üstünde duran spor kanalı tartışmasız. Özellikle atletizm ve voleybol konusunda diretmeleri takdire şayan. Ancak şurası kesin: Türkiye’de konsept kanalların tutması oldukça zor. Tüketim alışkanlıkları birbirinden çok farklı topluluklara hitap etme zorunluluğu su götürmez bir gerçek. Kanalın zor durumda olması asla başarısızlıkla alakalı değil. Türkiye’de kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kalmayacak tek spor kanalı TRT Spor.
TRT Spor demişken, Uğur Meleke bu ülkenin tartışmasız en iyi futbol yorumcusu. Ertem Şener’den Tümer Metin’e kadar herkesle program yaptı, çizgisini bir kere bozduğunu, sesini bir kere yükselttiğini, herhangi birinin lafını kesip haldır huldur bir şeyler söylemeye çalıştığına daha da önemlisi futbol dışında bir şey konuşmaya çalıştığına bir kere bile şahit olmadım. Üstelik yorum konusunda yetenekli başka bazı figürler gibi fanatiklikten gözü kör olmamış durumda. Maço kültürünün esirliğindeki futbol ve futbol yorumlama tavrımızın içinde sabah güneşi gibi parlıyordu Uğur Meleke. Ta ki yanlış insanların ayağına basana kadar. Futbol toplumun aynası lafı boşuna değil, siyasette ne yaşıyorsak aynısı güç için bir araç haline gelen bu sporun içinde de var.