Habibe belasını savuşturduktan sonra Defne çok özlediği büyükbaşlarının yanına ahıra gitti. Ve burada şunu öğrenmiş olduk üç abi ile büyüdüğünü her seferinde söyleyen Defne kızımız aynı zamanda evdeki büyükbaşlarla da büyüdüğünü söylemeyi unutmuş. Yalın’ın tüm öküzlüklerine rağmen onu sevebilmesine mucize gözüyle bakıyordum- öküz derken bi’ ışık parladı ama inşallah çarpılmıyorumdur!- ki öküz sevgisi ahırdakilerden geliyormuş. Onlarla konuşup dertleşirken bir yandan da kendi sevdiceğini anlattı Defne. Yalın’ın onun arkasından ahıra girdiğinin farkında bile değil. Yalın onun konuşmasına dâhil olunca da aşırı doz özlemden hayal gördüğü kanaatine vardı önce, dudaklarında hissettiği öpücükle de gerçek dünya ile bağlantısının kopmadığını fark etti sonra. Yalın’ın her bulduğu fırsatta Defne’yi öpmesine de alışamadım hala. Biz sürünmek severiz; sevip de kavuşamayışlar, dokunamayışlar severiz. Böyle her fırsatta da öpüşüp koklaşılmaz ki canım!