Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
RÖPORTAJ
Ferhat ve Yaz ve Ege

Ece Çeşmioğlu: 
“Yaz gibi güçlü olmak isterdim, ben mutlu bir ailede büyüdüm”

12 yaşından beri oyuncu olarak çalışıyor Ece. Okulu bitirmek için bir süre setlere ara vermiş, yeniden iş başında şimdi. Ne istediğini bilen, parlak bir genç kız. E Yaz’ın Öyküsü’nde izliyorsunuzdur, bayağı da iyi oyuncu. Bu haftaki bölümde annesini oynayan Vildan Atasever’le yüzleşme sahnesinin fragmanı paylaşımlara doyamıyor.

Dizilerde canlandırılan karakterlere tutkuyla bağlanan genç izleyiciler hakkında ne düşünüyorsun?

Aslında bu bir yandan başarı çünkü oynadığın karaktere inanıldığını gösteriyor. Demek üzerimize düşeni yapmışız. Ama tabii ki dünyanın hiçbir yerinde böyle olmaması gerekir. Türklerin genel yapısından kaynaklı, çok inanmaya müsait ve açık insanlarız ya; yurt dışından gelen turistlerin de hep söylediği odur ya, ne kadar yardımsever, ne kadar açık insanlarsınız derler. Duygusalız da. Bir de tabii genç, kritik yaştaki seyirciden bahsediyoruz. Hayatındaki kararları bizden gördüğü şeylerle değiştirebilecek, yeni kararlar alabilecek yaşta. O yüzden kötü örnek olmamak çok önemli. Yaz’ın bu atarı ve hayata karşı sert bakış açısı içselleştirilip örnek alınabilir tabii ama bence örnek alacaklarsa kızın içinde yaşattığı duygusal, naif, kırılgan yanı alsınlar.

Olumsuz tepkiler de geliyor mu Yaz’a bazen?

Evet instagramıma yazılan bazı yorumlar var. Ekim’i oynayan Tuğçe Açıkgöz’e de tepki var. O bir karakter dönüşümüne girdi senaryoda. “Niye Yaz’ın arkasından işler çeviriyorsun?” diyorlar. Bana da “Umut’a niye öyle davranıyorsun? Kadın senin için her şeyi yapıyor,” diyorlar. Geçen gün biri de “Arkadaşlar bu dizi, kız orada yazılanı oynuyor,” yazmış altına. Tabii bunun ayrımını yapmak lazım.

Yaz karakteri benziyor mu Ece’ye? Mesela Mert’le Tansel benziyorlar sanırım.

Tansel böyle bir şey yaşasaydı ben eminim Mert’ten daha benimseyici bir duruş sergilerdi. Ama Tansel’in günlük hayatında o özgürlükçü tavrı, bir şeye bağımlı olmama isteği, doğa sevgisi, bunlar benziyor Mert’e. Yaz’da da bana benzeyen o duygusal tarafı aslında. Yaz çok güçlü; ben onun kadar sağlam bir duruşa sahip olmak isterdim. Yaşadıkları çok travmatik. Ben mutlu bir ailede büyüdüm. Anne baba, iki kardeş, çekirdek aile.

Oyunculuk çocukken başlamış. O nasıl etkiliyor kardeşle ilişkiyi?

Kardeşimle bu konuda hiç zorluklar, kıskançlıklar filan çekmedik. Her oynadığım işi izler, “Ablacım, ablacım,” diye güzel güzel eleştirilerini yapar. Benden dört yaş küçük. O konuda Ceren’le hiç sorun yaşamadık. Kaldırdı benim işimi. İçten içe kıskanan, sırf o yüzden oyunculuk yapmak isteyen insanlardan değil.

Okulla beraber zorluk olmadı mı?

Ben ara verdim o yüzden işe. Mimar Sinan’da tiyatro bölümünde okudum. Devlet Konservatuarları’nda aynı anda çalışmak yasak. Hocamız da istemiyordu zaten. İki Aile’den sonra ara verdim, o yüzden zor olmadı. Lise döneminde İki Aile’de oynarken biraz zorluyordu doğrusu. Hatta ben hatırlarım Doğaç’la (Yıldız) sette ders çalıştığımızı; ertesi gün sınavımız var, sette bize yardım ediyorlar sağolsunlar...

Beş yıl sonra filan nerede görüyorsun kendini?

Bir şey tutturabiliyorsunuz ama onu kalıcı kılmak çok önemli. Ben beş sene sonra mutlaka tiyatro yapıyor olmak istiyorum. Çok ayrı bir tutkum var tiyatroya. Hatta hayalim var, kendi grubumu kursam, oynamak istediğim oyunları oynasam. Birlikte çalışmak istediğim insanlar var, özel tiyatrolarda özellikle. Onun dışında sinemaya da ayrı bir tutkum var. Hem izlemeyi hem içinde olmayı çok seviyorum. Tüm bunlardan başka gezebildiğim kadar ülke gezmek, insan tanımak isterim. Başka bir şey üzerine planım yok açıkçası. Hep bu yolda hayallerim.

Batuhan (Ekşi) ve Tarık’la (Ündüz) aranız iyi mi?

Dışarıda görüşüyoruz, konuşuyoruz. Ekip arkadaşınla özellikle partnerinle, bir anlaşmazlık olursa o yansıyor izleyiciye, tam tersi de yansıyor tabii. O yüzden şanslıyız biz..

Dizi izleyebiliyor musun hiç?

Açıkçası vakit olmuyor. Yabancı diziler takip ediyordum geçmişte de ama haberdarım tabii bütün işlerden. Breaking Bad fanıyımdır ben. Hastayım Breaking Bad’e. Bitmesi gerektiği yerde bitti, çok güzel karakterler kazandırdı. Oradaki her oyuncu idolümdür.

Breaking Bad’in ‘yavru’ dizisi Better Call Saul peki?

Onu izlemedim hayal kırıklığına uğramamak için. Devamı gibi bir şey ya sonuçta... Black Mirror’ı çok severim mesela. İyi bir teknoloji eleştirisi ve gerçekten hayatımız öyle olacak. Hızla distopyaya gidiyoruz. Apple watch’lar filan çok hatırlatıyor diziyi bana.

İşini yaparken sosyal medyadan yararlanıyor musun?

Aynı yorumu bir sürü insan yapıyorsa, dikkate almak lazım. Hocama (yönetmene) sorarım mutlaka. Bir bilene danışırım. Yoruma açığım; yeter ki işe yarayan, yapıcı eleştiri olsun. Sırf eleştiri yapmak için yapanları bir süre sonra ayırt edip ayıklıyorsunuz zaten. Güvendiğim bir kaç insan var, hep onlarla ilerledim. Ama tamamen gözardı etmiyorum tabii sosyal medyayı; sonuçta dizileri de onlara yapıyoruz. Oyunculuk gibi aslında; izlemeli, etkilenmeli ama yıpranmadan, sadece bir yere kadar buna izin vermelisiniz.

1 2 3 4
YORUMLAR



DİĞER RÖPORTAJLAR