Merhabalar
Karagül setine yaptığım ziyaretin set günlüğünü paylaştıktan sonra sıra geldi oyuncularla ettiğim sohbetleri yayınlamaya. Kimi oyuncularla soru cevap şeklinde yaptığım sohbetlerimin ilkini Şerif Sezer'le yaptım. Çok ağır bir Şerif Sezer hayranı olduğum için normal röportaj algısında yansımayabilir size, baştan uyarayım. Tabii ki kayıt da yaptım ama o daha sonra. Önce benimle beraber o heyecanımı yaşayın istiyorum.
Karagül konağına ilk girdiğimde Şerif Sezer çekimdeydi, yönetmen Murat Saraçoğlu'nun yanında çekimlerin bitmesini beklerken tanışma anımız için nasıl heyecanlandığımı anlatamam. Hayran olduğun bir sanatçıya yakın olma durumu yeteri kadar heyecanlıyken bir de tanışacak olmanın heyecanını varın siz tahmin edin. E kolay mı Yol'da Zine'ye can veren, Çemberimde Gül Oya'da Hancılar’ın Sultan'ına can veren, Deli Deli Olma da kalbi kırık Popuç'a can veren Şerif Sezer her seferinde izlerken hayran etmiş beni. Bir de üstüne Karagül'de Piremsesim Kadriye Ana olarak her hafta seyrediyorum. Hayranlığımın tarifini yeteri kadar yapabilir miyim? Mümkün mü? Yani dostlar, tanıştığımda onlara çok sakin görünmüş olabilirim ama kalbim ağzımda atıyordu valla. Çekim bitti yemek molası verildi, seti bitenler paydos etti, dinlendikleri odaya geçtik muhabbete daldık hemen. Sağolsunlar muhabbetle mukabele etti her biri. “Papatya gelmiş arkadaşlar,”ı duyan yanımıza geldi. Kırk yıllık tanışmışım gibi aralarına almaları müthişti. Şerif Hanım’la sarmaş dolaş oturmuş bir Papatya hayal edin şimdi, heh aynen öyle oturdum valla. Ahahahah kafamın içindeki konuşmaları bir bilseniz o anlarda.
Herkesle tanışıp öpüştükten sonra Şerif Hanım’la yemek sırasına geçtik. “Ay ben nerdeyim, n’oluyor?” gibi iç seslerimle peşi sıra yürüdüm gittim. Tabldotumu, kaşığımı, çatalımı falan verdi ayol! Yemeklerimizi alıp tekrar dinlenme odasına geçtik. Başladık kaynatmaya. Hilal (Altınbilek), Ebru (Ojen), Sebahat (Kumaş) da var yanımızda; arada Mesut (Akusta) Abi gidip geliyor. Hepsi çok tatlı insanlar ama. Sevgi dolular, belli ki yaptıkları işten de mutlular. “Sette mutlu musunuz? Aile gibi oldunuz mu?” gibi röportaj klişelerine hiç girmedim zaten. Muhabbet koyulaştıkça hissettiriyorlar gerçekten aile olduklarını. Şerif Hanım gerçekten de hepsinin annesi, ablası gibiydi. Yani bana geçen, benim hissettiğim buydu. Yalnız oyuncu arkadaşlarla değil tüm ekiple öyle. Şerif Hanım’la konuştuğumu gören ''Ooo, Şerif Abla sen röportaj verir miydin?'' diye bir takılıp öyle geçti yanımızdan. ''Papatya’ma röportaj veririm o başka,'' diyor Şerif Hanım. (Gururdan kanatlanmış bir Papatya düşünün burada.) Sevmiyormuş röportaj vermeyi, magazinel olan her şeye mesafeli çünkü. Kızlar ve Şerif Hanım tarafından dinlenme odasında önce ben neciyim neler, yapıyorum diye sorguya çekildim. Naçizane anlattım kendimi. Karakterleri hakkında konuşurken ''Piremsesinle barışacak mısın Papatya?'' diyor bana Şerif Hanım. “Ay çok beddua ediyordun Kadriye'ye, neyse yavaş yavaş dozunu azaltıyorsun,” diye takılmaktan da geri kalmadı. Biz sohbeti koyulaştırırken çekimi biten Ojen yanımızdan ayrıldı, Sevda (Erginci) arıyor çünkü gel de gel diye. Onu yolladıktan sonra biz devam ediyoruz muhabbete. Yukarıda Melek'in odasında Melek-Kendal sahneleri çekiliyor. Şerif Hanım'ı ezber için avluda bırakıyorum.
Çok sevdiğim Sultan karakterini konuşuyoruz. Çemberimde Gül Oya izleyenler bilir ki İbrahim'in Karısı, Zarife'nin annesi namı diğer Hancılar'ın Sultan’ı canlandırmıştı. Sultan'ın kötülüklerinden bıktığı kocası İbrahim'i öldürdükten sonra kendini öldürdüğü sahne var ya, seyrettiğin dizilerdeki en sevdiğin sahneler hangileri deseniz bir numaraya o sahneyi koyarım. Muazzam güzel bir sahnedir o. Şerif Sezer'e niye aşıksın sorusuna cevabımdır. Dizide Sultan, İbrahim’i ve kendini öldürdükten sonra bir kaç gün o sahnenin etkisinde gezmiştim. Deli Deli Olma'dan konuşuyoruz Popuç'u o anlatıyor ben dinliyorum. O filmi belki altı-yedi kere izlemişimdir Şerif Sezer var diye. Bunları niye yazıyorsun derseniz siz de açın o sahneyi seyredi,n açın o filmi seyredin diye. Ben seviyorum ya, herkes sevsin istiyorum. Şerif Sezer'in oynadığı filmleri dizileri seyredebilme şansımızın ne değerli bir şey olduğunu siz de hissedin istiyorum.
Haftanın kaç günü buradasınız?
Belli olmuyor ki? Bazen dört-beş gün burada oluyorum. Birazdan son sahnemi çekeceğim ve bu bölümlük programım bitecek, İstanbul'a uçacağım. Evde bir sürü iş beni bekliyor valla.
Nasıl yani? Yardımcınız falan yok mu?
Holywood artisti miyiz biz ayol? Tabii yardıma gelenim de var ama evimde kendi işlerimi kendim yaparım, yemeğimi kendim yaparım, düzenimi kendim sağlarım.
Ay ne bileyim ben size kıyamazdım herhalde. (kahkahalar)
Ben karıştırmam pek, sağolsun yardım edenim var tabii.
Diziye nasıl dahil oldunuz?
Şükrü'yle (Avşar) senelerdir tanışırım, Karagül proje aşamasındayken o anlatıyordu hep, “Abla böyle böyle bir dizi yapıyorum, seni de alacağım,” falan diye. Karagül için cast kurulurken o sıralarda başka bir dizi için görüşüyordum. Şükrü de “Abla o iş inşallah olmaz da biz beraber çalışırız,” deyip duruyordu. Neyse o iş olmadı sonuçta, ''Valla çok iyi iş olacak,'' diye diye ikna etti beni. Zaten Murat’la iki film, bir dizi çektim o da işin başında olunca başladım.
Dizi başladığında çoğu insan ''Ayy, yine mi ağalı konaklı dizi?'' diyordu.
Yaa, bak şimdi, herkes sus pus oldu. Bence çok klas bir dizi. Bizim hikayemiz çok iyi, oyuncularımız çok iyi, yönetmenimiz çok iyi, yapımcımız çok iyi; daha ne olsun? İlk bölümden beri öyleydi; o burun kıvıranlar şimdi farkediyorlar sadece.
Hepsi bir araya gelince başarı da geliyor demek ki.
Evet. Bir işte yapımcı çok önemli biliyor musun? Yapımcı bir işin arkasında tam anlamıyla durmazsa o iş başarılı olmuyor. Yönetmen de çok önemli. Bir de senaryonun iyi olması lazım tabii. Senaryo iyi olmazsa, herkes iyi olsa da başarılı olamazsın. Bizim senaryomuza inanan yapımcımız ve yönetmenimiz olması en büyük şansımız. Geçen gün çocuklar gösterdi İspanya'da yayınlanan bölümlerini. Bir sürü ülkeye satıldı dizimiz.
Telif alacak mısınız peki?
Tek telif alan oyuncu benim zaten.
Aaa öyle mi? Kimse telif almıyor diye biliyordum ben.
Bizim ülkede telif yok. BirOy'a üyeyim BirOy'un anlaşma yaptığı ülkelerde yayınlanan oynadığım dizilerin filmlerin yayınından telif geliyor.
BirOy nedir?
Oyuncuların telif haklarını koruyan bir oluşum. Türk dizileri artık yabancı ülkelere satıldığı için yayınlanan ülkelerle anlaşma yapıyorlar. Bizim oynadığımız filmler/diziler BirOy'un anlaşmalı olduğu ülkelerden birinde yayınlanıyorsa BirOy'a üye olan oyuncular telif haklarını alabilecekler. Önceden OyBir'di, yani Oyuncular Birliği'ydi adını değiştirdiler BirOy oldu. Türklerden telif alamıyoruz ama BirOy sayesinde yurtdışında yayınlanan işlerimizden telif alabiliyoruz.
Sizin emeğinizin Kendi ülkenizde korunmaması da ayrı bir ironi. Tamam oyuncular haftalık veya aylık anlaşmaları gereği ücretlerini alıyorlar evet ama tekrar yayın diye bir gerçek var. İki saatlik diziler yabancı ülkelere iki bölüm olarak satılıyor diye biliyorum.
Tabii. Kendi ülkemizde hakkımızı alamıyoruz ama o da olacak ben inanıyorum. Bak senaryo defterine kaç sayfa?
Hemen bakıyoruuum. 96 sayfa.
96 sayfa!! 138 sahne var, 138 tane setup var; buna can mı dayanır?
Bir de işin tutmama riski de var bu arada. Görüyoruz, dizi çöpüğlüne döndü ortalık.
Maalesef.. Her sezon başı görüyoruz. Bir sürü iş başlıyor bitiyor, başlıyor bitiyor. O kadar insanın emeği, yazık hepsi çöpe gidiyor. İşe başlıyorlar dört bölüm çekiyorlar yayından kalkıyor. Bir de bunun öncesi var: Hazırlanıyorsun, mekan kuruyorsun, bir sürü para harcıyorsun; yayından kalkınca noluyor? Bitti, battı adam. Kanallara bir şey olmaz, onlar başka işlerden reklamını yine yayınlıyor. Ama n'oldu o yapımcı? Gitti! Eğer sağlam, kuvvetli bir yapımcı değilsen zaten hiç dizi işine girme. Çünkü arkasında durman lazım, duramazsan, parasal gücün yoksa sürdüremezsin.
Kadriye'yi canlandırırken Kadriye’yle çatışıyor musunuz? “Niye onu öyle yaptı, niye böyle dedi?” diyor musunuz?
Ben böyle kadınları çok oynadım, tanıyorum artık bu kadınları; çatışmayı falan bırakıp anlamaya başlıyorsunuz bir zaman sonra.
Artık bu kadınları ezbere biliyorum diyorsunuz yani?
E, yani. Doğulu kadınları çok canlandırdım. Neredeyse hiç batılı kadını oynamadım diyebilirim. Mesela kızım; “Anne ya, sen niye hep böyle kadınları canlandırıyorsun?” diyor. Kızım da oyuncu (Deniz Arna), ona da bu tip roller geliyor ama kabul etmiyor. “Ben senin gibi olmak istemiyorum,” diyor.
Aa, niyeymiş? Oyuncunun kariyeri için tek tipin dışına çıkmak da önemli değil mi?
Ama maalesef böyle de olabiliyor işte. Eğer yapımcılar sizi bir işte iyi buldularsa hep o tür işler gelmeye başlıyor. En azından benim için öyle oldu. Ben ilk Yol filmiyle başladım. Ondan sonra bana gelen işler hep Anadolu kadını işi oldu. Asmalı Konak öyle, Hakkari’de Bir Mevsim öyle,Çemberimde Gül Oya da öyle, hep öyle gitti. Arada bir varoş kadın tiplemesi falan oldu ama onun dışında modern kadın tiplemesi hiç oynamadım. İşte kızımın da ”Anne niye hiç İstanbullu kadın oynamıyorsun?” demesi bundan.
Ay bence gelse kralını (hatta kraliçesini) oynarsınız.
Tabii, oynamaz mıyım oynarım ama demek ki beni öyle görmüyorlar işte. Hiç alakam yok aslında, ben Mudanyalıyım, doğuyu bilmem tanımam etmem ama bu filmlerle dizilerle tanıdım.
Kültürünü her şeyini öğrenmişsinizdir artık.
Yani artık biliyorum artık öğrendim. Bir de hiç bilmediğim halde her türlü şiveyi yaptım. Ne bileyim Karslı oldum, Gürcü oldum, Kapadokyalı oldum, Urfalı oldum. Öğreniyorsunuz bir şekilde.
Aaa o Karslı kadın bir harikaydı. Deli Deli Olma’da harikaydınız. Benim en sevdiğim yerli filmlerden biridir.
Teşekkür ederim. Şimdi sezon finali olunca biter bitmez Murat'la sinema filmi yapacağız burada Halfeti’de Memleket’i çekeceğiz.
Biliyorum, Murat Bey Twitter’dan yayınlıyor gelişmelerini. E, o zaman sizin setiniz mayıs sonunda falan biter.
Yook. Şimdi sezon finalinin ardına iki bölüm daha geldi, onu da çekeceğiz. Önümüzdeki sezonun ilk iki bölümünü önceden çekeceğiz. Bu yüzden haziranın 15'ini bulur muhtemelen.
Filmin çekimleri de sarkacak yani.
Tabii o da biraz sarkmış olacak. Urfa haziranda çok sıcak oluyor n'apacaz, nasıl olacak, bakacağız artık.
Nasıl bir film olacak Memleket?
Görselliği ağır sakin bir film olacak.
Deli Deli Olma'nın görselliği de çok güzeldi.
Deli Deli Olma kış filmiydi. Memleket sarı sıcak bir yaz filmi olacak. İki yaşlı karı koca ve bir torunun hikayesi.
Sizin partneriniz kim olacak peki?
Tarık Akan'ı istedik ama o kabul edemedi. Önceden ayarlanmış seyahati varmış. Tam netleşmedi, bekliyoruz bakalım.
Torun için yapılan deneme çekimlerini gösterdi az önce yukarda Murat Hoca o buralardan bir çocuk olacak galiba?
Çocuk buraların çocuğu olacak evet. Filmin dokusuna uygun olsun istiyorlar.
Anlatırken bile gözleriniz parlıyor.
Çok heyecanlandıryor çünkü. Sinema beni her zaman daha çok heyecanlandırıyor.
Gişe kaygılı bir film değil galiba.
Gişe kaygımız yok, hiç gişede iş yapacak bir film değil çünkü.
Festival filmi olacak o zaman.
Yani tabii. Onun için kimse gelmeyebilir belki. (kahkahalar)
Aa, aşkolsun kafadan bir izleyiciniz var. Ben kesin seyrederim Karagül'cüler de gelir hem.
Tabii ki gelecekler, onlar gelmesin hele? Ne ayıp.
Senaryo kimin?
Murat Saraçoğlu'nun. Senaristi, yapımcısı, yönetmeni, her şeyi filmin o. Ben de onun oyuncusuyum işte.
Bu beraber çektiğiniz üçüncü filminiz olacak değil mi?
Evet. Gerçi Yangın Var'da konuk oyuncuydum. Aaa, ben o filmde gürcüce konuştum biliyor musun?
(Şerif Hanım da, Murat Saraçoğlu da benim gibi Gürcü bu arada. Gerçi Şerif Sezer'in anne tarafı Gürcüymüş.) Gürcüce biliyor musunuz peki?
Hiç! Ben hayatımda bu kadar zor bir dil görmedim, duymadım. Batumlu Gürcü bir kız çalıştırdı. Bir sürü sessiz harf, gırtlaktan konuşuyorsun. Allahım nasıl zor. Ben bunu oynamayayım, dedim. Murat “Yaparsın, yaparsın,” diye gaz verdi. Bütün yaz canıma okundu, elimde text, kulağımda kulaklık, çalıştım. Katiyen ezberleyemiyorum, çünkü bir bağlantı yok bende. Ezber bağlantı isteyen bir şey, çağrıştırması lazım; bende hiçbir şey çağrıştırmıyor. Hayatta duymadığım bir takım sessiz harflerle cebelleştim durdum. Ayy ne zordu, ne zordu, anlatamam sana
Peki hiç oranın halkıyla çalışma imkanı olmadı mı?
Benim canlandırdığım karakter Batum gürcücesi konuşuyor Artvin’dekiler Anadolu gürcücesi konuşuyorlar onlar da anlamıyor ki. Bana öğreten kız Batum gürcücesi öğretiyor. Ayy, öyle bir şey görmedim. Alfabesi de çok zor. Kiril alfabesinden çok farklı.
Diziye dönelim, üçüncü sezon bizi bekliyor galiba.
Bekliyor valla. Bizde sır çok. Neler olacak neler. Baran'ın sırrı var, Ayşe' nin sırrı var. Mesela benim beş çocuğum var; diğerleri nerede? O sır var. Baran'ın Ebru'dan koparıldıktan sonra verildiği süt annesi var. Var oğlu var.
Ooo üçüncü sezonu bile aşar ayol.
Mesut'a bakarsan 10 sezon sürsün diyor. (kahkahalar) O buralara alıştı valla. Ben “Yuh be Mesut, diyorum, insaf!” Ben sıkılırım, başka işler olsun isterim. Ona bakarsan 10 sene sürsün dizi.
Sohbetin burasında ekipten bir arkadaş geldi sahnesi için çağırdı Şerif Hanım'ı. Oynayacağı sahne için avludan kalkıp üst kata çıktık. Şerif Sezer'i oynarken canlı kanlı izlemek harika bir deneyimdi benim için. Sanki ilk defa oynuyormuş gibi heyecanlı, oyunculuğa yeni başlamış bir öğrenci gibi yönetmenin anlattığı mizansenleri can kulağı ile dinliyor. Herkesle iletişimi sımsıcak, aynı zamanda saygılı ve sevecen muhteşem bir aktrist. Sahnesini çekiyor, herkesle selamlaşıp İstanbul yolu için setten ayrılıyor. Kocaman sarılıp öpüşüyoruz. “Yine ge,l daha uzun kal,” diyor bana. Bakalım, üçüncü sezona inşallah, kim bilir?..