Roman iki tür anlatımla ilerliyor. Genel bakış açısı ve Gülpare’nin anlatımıyla… Neden Elçin değil de Gülpare? Elçin’e dair bazı şeylerin bir parça gizemli kalması için mi?
Ruhumun Aynasıaklıma ilk düştüğünde çıkış noktam, “hayat tecrübesi ve bilgi/donanım” ikiliğinden yola çıkarak kahramanları kadın olan bir hikâye anlatmaktı. Edebiyatın temel ikiliklerinden biridir bu. Karakterler çok farklılaşsa da, Don Kişot ve Sancho Panza’dan Sherlock Holmes ve Doktor Watson’a… Bilge ve üstün ama gündelik yaşamın grilikleri karşısında yer yer bir çocuk kadar saf olabilen karakterle okumakla, eğitimle edinilecek türden bir birikime sahip olmasa da realist, uyanık, dünyevi uşağın, seyisin, yardımcının hikâyesi. Bu ikiliğe çok rastlıyoruz ama kadın kahramanlarda pek rastlamıyoruz, niyetim bunu yapmaktı. Tabii Gülpare kadın olduğu için daha da renklioldu ve günümüz koşullarında çok gerçek iki karakter çıktı ortaya, çok farklı çevrelerden gelseler de hayat karşısında benzer sorunları yaşayan, 35’lerinde iki kadın.
Bu ikilide “sokağı” temsil eden kişi Gülpare, dolayısıyla anlatıcının o olması kaçınılmazdı. Bir de Elçin’in yolculuğu var hikâyede. Çok büyük bir dönüşüm, bir aydınlanma yaşıyor. Belli bir çevrede yetişmiş, gerçek hayatla temas etmesine çok gerek olmamış, mesleği, psikiyatristlik de bunu kolaylaştırmış. Ayrıca sorun çıkmasın diye üzülmeyi göze alan, kolay yüzleşemeyen insanlardan. Ama işte 35’ine gelince hayat onu her anlamda kabuğundan çıkmaya zorluyor. Yardımcısı Gülpare küçük yaştan beri hayatın daha farkında olan biri, pazarda patatesin kaç lira olduğunu da biliyor, Elçin’in hayatının göründüğü kadar kusursuz olmadığını da. Gerçeği sağını solunu bükerek değil, büyük ölçüde olduğu gibi algılayan, dobra bir kadın. Bir de çok komik bir kadın, onun ağzından yazmak çok zevkli!Elçin hayata ve hayatına “şöyle olmalı,” şeklinde yaklaşıyor dönüşümünden önce, Gülpare baştan beri hayatın “hayatta olmaz!” dediklerimizden ibaret olduğunu biliyor. Hayat ikisini de şaşırtıyor yine de, bu hikâyenin sevdiğim yanlarından biri bu.