Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
RÖPORTAJ
“Korkutulduk, hak aramayı bilmiyoruz”

Ece Uslu ile Karagül setindeki son günümde tanıştım. Çok nazik, çok hanımefendiymiş. Bacağındaki ağrı yüzünden ayağının üstüne basamadığı için koltuk değnekleri vardı. Makyaj odasında başladığımız sohbetimizi konağın karşısındaki küçük kafede devam ettirdik. Televizyonda seyrederken de çok hoş görünüyor kendisi ama yakından görünce edasıyla olsun, havasıyla olsun, daha bir başkaymış. Ekranda seyrettiğim kadın oyuncular arasında ses tonunu çok beğendiklerim arasındadır Ece Uslu. Düzgün Türkçesi ve karizmatik sesiyle konuştukça algınızda oynamalar yapabiliyor. Etkileyici hitabeti olan insanlarla konuşurken ağzı açık ayran budalası gibi olur ya insan, öyle bir etkisi var resmen. Yalnız sesiyle ilgili düşüncelerimi konuşurken hiç söylemedim kendisine, okurken şaşırıp güzel güzel gülümseyecektir eminim. Tanışmadan önce, soğuk bir havası var diye düşünürdüm; dünya tatlısı ve sevgi dolu bir insanla karşılaşmak çok güzeldi benim için. Şahsen tanışmasak da Ekranella’daki ÖzetliYorumlarımdan dolayı beni gıyaben tanıdığını biliyordum. Bu yüzden belki de sohbet ederken kendimi hiç yabancı hissetmedim. Çok sağolsun hissettirmedi de zaten. Görür görmez “Papatyaaa,” diyerek sarıldı, yahu. Çok içten, çok sevecen bir kadın. Sevenlerine hissettirdiği de bu olsa gerek. Gülünce gözlerinin içi gülen, yapmacık veya laf olsun diye konuşmayan, karşısındaki insanla konuşurken göz kontağını hiç kaybetmeden konuşmaya dikkat eden zarif bir insan. Yüzü gibi kalbi de güzel bir kadın. Ekstra bir şey yapmadan sadece konuşurken, gözlerinizin içine bakarak sizi dinlemesine falan takılıyor ve hooppp seviveriyorsunuz. Sohbet etmek ayrıcalıktı benim için.

Oh be güzellik sonunda tanışabildik.

Evet yaa, iki gündür buradasın, karşılaşamadık bir türlü. Neyse geç oldu ama güç olmadı. Bizim ekipten biri olmadığına da iyice inandım şimdi.

Ahahaha, görünce inandınız galiba. Ama bir siz değilsiniz öyle zanneden, Murat Hoca'dan tut ekipteki arkadaşlara kadar herkes öyle şüpheler içindeymiş.

Aaa bak, bir tek ben öyle zannetmemişim, ama dayanamayıp sormuştum sana “Aramızdan biri misin, kimsin, ayol?” diye.

Ahahahah Kendal Murat'a ''Gimsin ulan, gim, gim, gim?'' diyor ya, o hesap olmuşum sette.

Hakikaten öyle oldun ama.. Bir ara kim olabilir falan diye bayağı düşündük aramızda.

 

Ece Hanım kahve söylüyor ikimize makyaj odasında; o beni, ben onu tanımaya çalışırken Sebahat Kumaş da hazırlık için geliyor. Ece Hanım’ın makyajı yapılıp saçlarına fön çekilirken Sebahat ile yapacağım röportajı da tamamlıyorum laf aramızda. Sebahat’la konuşurken Ece Hanım ile de konuşuyorum tabii. Hikayedeki karakterlerden laf açılınca onun düşüncelerini de soruyorum.

Ebru’nun baş düşmanı Kendal'ı seviyor musunuz?

Çoook. Sevmemek mümkün mü ki? Bir elinle gırtlaklamak isterken bir yandan da ''Yaa ama adam da haklı,'' falan diyorsun. Sonsuz kötü diye bakamıyor insan Kendal'a. Ebru'nun fıstıklarını yaktığında “Ben emek verdim, ben büyüttüm, sen dağdan gelip nasıl hak iddia edersin?” diyor, ki bence de haklı. İşte hikayemizin farklılığı da bu zaten. Adaleti sorgulatıyor. Doğruluk adına yapılan/yaptığımız işler gerçekten doğru mu? Kime göre doğru? Seyirci çoğu zaman Ebru Şamverdi'ye hak verse de yeri gelince Kendal'a da hak veriyor.

1 2 3 4 5
YORUMLAR



DİĞER RÖPORTAJLAR