Tabii. Ebru burada ne yapardı, nasıl yapardı? Bunu söyler mi, böyle bakar mı? gibi bir sürü detayı her defasında düşünüyorum. Sağolsun yönetmenimizin de eli hep üstümüzde. Ekibini hep düşünen, egoları hep dengeyle gözeten bir yönetmenimiz var. Bunu tutturmak çok zor.
Bir de şey gördüm ben, yönetmen Murat Hoca çok merhametli bir adam.
İşte en önemlisi de o zaten. Merhametli olabilmek. Merhamet yoksa ekip sevmeye, sevmeye çalışır. Bizim setimizde oyuncularını ve ekip arkadaşlarını seven bir yönetmenimiz var. Ne olursa olsun hepimize ne yapmamız gerektiğini hissettiriyor ve işi bir şekilde keyifli bir hale getiriyor. Yoksa çok zor bizim işimiz; hiç dışardan göründüğü gibi kolay değil. Deli işi bir yerde.
Sevmeden yapılmayacak bir iş valla. Ben üç gündür gözlemliyorum, çok sevilmezse yapılamaz yahu.
Bir de Türkiye’de çok zor. Yurtdışında set emekçilerinin, oyuncuların sendikası falan var; çalışma koşulları belli, saatleri belli, düzen tıkır tıkır işliyor. Haftanın altı günü sinema filmi uzunluğunda ve kalitesinde iş çıkarmaya çalışıyoruz.
Bizim ülkede işler starlık sistemi üzerine kurulu olduğu için de haksız rekabet var sanki?
E işte onların marka değeri var, ismi var, ratingi var diye çalışma saatlerini esnek tutabiliyorlar. Ama ben gerçekten star olanları istisna tutuyorum tabii. Halkımız o kadar çok haketmeyen insana star payesi veriyor ki ona deliriyorum ben. Geçmiş zaman, ismi lazım değil, bir şarkıcı hanım “Haftanın üç günü çalışırım, sekiz saatten fazla çalışmam, en yüksek ücreti ben alırım,” diye sözleşmesine yazıyor, konserlerine falan da gidebiliyor bu arada, oradan da deli gibi para kazanıyor. Onun için bütün şartlar uygun hale getirilebiliyor ama diğerleri sabahtan akşama kadar belki sekiz saat, hiçbir şey yapmadan sırasının gelmesini bekliyor. İşte halkımız bunlara da izleyerek prim verebiliyor; alıcısı da oluyor maalesef. Oyuncu mu, değil mi diye bakmaksızın başrole koyarsan o da sömürme hakkını kendinde görebiliyor. Ama mesela, bak sen de gördün, Şerif Sezer gibi bir duayen, hık demeden çalışıyor. O da eskilerden geldiği için.
Yeşilçam terbiyesinden dolayı galiba?
E, tabii ben de o dönemlerdenim. Öyle yetiştirildik çünkü. ''Asker gibisiniz siz, kendinizi asker gibi göreceksiniz,'' derdi yönetmenler. “Nasıl yani?” diyordum. ''Öylee!! İşin olmasa da gideceksin, hiç gıkın çıkmayacak!!” derlerdi. Hep korkutularak, korkutma psikolojisi ile yetiştirildiğimiz için bizim ülkede kimse hakkını aramayı bilmiyor.