Aras Bayram: Merhaba Greg, Türkiye’den selamlar. IMDB sayfanda gezinmek olağanüstü bir deneyim. Yapmadığın şey yok. Makyaj ve özel efekt uzmanısın, yazarsın, yönetmensin, yapımcısın, oyunculuk bile yapıyorsun. Bu kadar zamanı bulmayı nasıl başarıyorsun?
Greg Nicotero: Sanırım bu kadar zamanı bulabilmek işimi sevmekle başlıyor. The Walking Dead bana bu konuda çok yardımcı oldu. Kanatlarımı açıp uçmamı sağladı.
A.B: Peki insanlara kendini nasıl tanıtıyorsun? “Merhaba ben Greg yapamadığım iş yok,” mu diyorsun yoksa sadece “Merhaba ben Greg,” mi?
G.N: Genelde sadece “Merhaba ben Greg,” diyerek başlıyorum sonra insanlar ne iş yaptığımı soruyor ben de “The Walking Dead’de çalışıyorum,” muhabbet oradan ilerliyor zaten. İnsanlar dizimize bayılıyor ve zombilerle ilgili her şeyi öğrenmek istiyorlar.
A.B: Peki yapamadığın bir şey var mı? Yemek yapar mısın ya da herhangi bir enstrüman çalar mısın, dans edebiliyor musun?
G.N: Enstrüman çalıyorum aslında. Gitar çalıyorum. Yemek söz konusu olduğunda gayet iyi bir aşçıyım ama uzun süredir yemek yapmadım. Neyi kötü yapıyorum diye düşünüyorum. Kayak konusunda çok başarısızım, sörf de yapamıyorum. Dans konusunda gerçekten felaket durumdayım.
A.B: The Walking Dead’e geçmeden önce son sorum: Hollywood’da çalışmadığın yönetmen yok gibi bir şey: Quentin Tarantino, David Lynch, Paul Thomas Anderson, Wes Craven, Cameron Crowe… Seni en çok hangisi zorladı?
G.N:Sanırım Quentin’le çalışmak çok zorlayıcı. O da aynı benim gibi ekibinden çok şey bekleyen birisi. Bir yönetmenle uzun süre birlikte çalıştığınızda ayrı bir iletişime geçiyorsunuz. Yönetmenin sizden ne beklediğini, ne istediğini tahmin etmek zorundasınız. Bir yönetmeni ne kadar yakından tanırsanız sizden istekleri de o kadar artıyor doğal olarak. Ben de bunu bir meydan okuma olarak görüyorum ve bu duruma bayılıyorum çünkü bu meydan okuma sanatınızı daha da ileriye götürmenize yardımcı oluyor. Son 30 yıldır kariyerimi sürükleyen en önemli şeylerden biri de bu tür zorlu işlerin altından başarıyla kalkma isteğim oldu. Tarantino’nun en sevdiğim özelliği de bu işte. Beni sürekli daha iyi olmaya zorluyor, örneğin bir özel efekti yapmanın en iyi yolu bilgisayar kullanmakken bana gelip “30 sene önce CGI mı vardı,” diyebiliyor bu tür durumlarda size alışılanın dışında düşünme şansı veriyor. Zorlayıcı mı? Kesinlikle, ama bu sebepten Quentin’le çalışmayı seviyorum.
A.B: Peki yönetmenlik senin için bir meydan okuma mıdır?
G.N: Kesinlikle. Çünkü bir dizi bölümünün her alanıyla ilgilenmek zorundasınız. Senaristlerin yazdığı önemli noktaları yakalamak zorundasınız, oyuncuların karakterlerinin içinde kalmasını sağlamak zorundasınız, bir bölümü çekmek için 8 günümüz olduğundan zamanınızı ayarlamak zorundasınız. Ancak yönetmen olarak en önemlisi bölümü çektikten sonra her türlü soruya yanıt verecek durumda olmanız. Biri size gelip bir şey sorduğunda “Hmmm, bilmiyorum,” diyemezsiniz.