Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
Tek ve büyük bir istisna olmasa üstteki yargı doğru olurdu. O istisnanın adı da Gotham. Batman sevmeyen kitlelerin bile ilgisini çekebilen bir yapım oldu Gotham. Batman’in esas kahraman olmadığı (küçük Bruce Wayne’in her bölümde olmasının bile gerekmediği) bir hikaye ilginçti. Çizgi romanlarda Batman’in güvendiği tek polis olan James Gordon ve onun kötü partneri Harvey Bullock (dizide sürekli kötülüğün eşiğinden dönen adam olarak resmedilmiş gerçi) dizinin esas karakterleri oldular. Klasik polis hikayelerindeki gibi her bölüm farklı suçlarla uğraşsalar da bir yandan Gotham’ın karanlık yüzünü aydınlatmaya çalıştılar. Dizi Bruce Wayne’in anne ve babasının ölümüyle başlasa ve onların ölümünün arkasındaki sır perdesi aralamaya çalışsa da bu kısım Gotham şehrinin tüm karanlığında kayboldu gitti. Zaten DC Evreninin en somurtkan ve kötümser (Ve sıradan) esas kahramanı olan Batman’in şehri de onun gibi olmalıydı. Eğlenceli hikayeler anlatan Arrow ve Flash’in aksine Gotham, Fish Mooney ve Penguin’in odağında rahatsız edici olaylar sundu. Sezon finaline doğru heyecan artacağı yerde sürekli saçmalansa ve bu saçmalık sezon finalinde zirveye ulaşsa da Gotham ikinci sezonunda da ilgi çekeceğe benziyor. Sezon finalinde Bruce Wayne’in yarasalarla ilk kez tanışmasını gördüğümüz ve Joker’in de hikayeye dahil olacağı düşünülürse gelecek sezon Batman hayranlarına daha çok hitap edebilir. Kişisel olarak Batman’i hiç sevmesem de dizinin eşsiz renk kullanımı bile beni karşısına geçmeye yeter. Çizgi roman severler için 2015-2016’da televizyon ekranı oldukça verimli geçecek gibi görünüyor.
