Sabahı zor eden Ali Mertoğlu, Selin’e amacının ne olduğunu sormaya gittiğinde bölümün ilk şahane diyalogu gerçekleşiyor. Onlara baktıkça siz de Chuck&Blair (Gossip Girl) görüyorsunuz değil mi? Bir ileri bir geri giden ilişkileri, birbirlerinin canını yakıp yine en çok kendilerinin bundan yara alması, sürekli oyunlar çevirip ama yine de dinginliği birbirlerinde bulmaları, aynı.

Nazı, Savaş’tan vazgeçtiğinde -en azından kendisine böyle söylediğinde- eski hırçın hallerine göz kırpıyor. Biraz böyle kalsa, biraz o asi kızı geri bulsa daha iyi olacak sanki. Hele ki Melisa’nın dönüşü bu kadar yakınken.

Sürükleniyorum…

Ali, Savaş’a Melisa-Nazlı konusunda akıl vermeye başladığında ikili arasındaki en güzel diyalog yaşanıyor. ‘Kuzen’ tabirinin hakkı verilmeli, arada bir böyle dertleşilmeli, iç dökülmeli. Savaş, Nazlı’ya karşı hislerinde emin olamasa da onu yanında istediğinden emin, bunun için de adım atmaya kararlı. Ali ise, kendinin de dediği gibi sürükleniyor. Selin’in akarsuyuna düşmüş bir yaprak gibi, sürükleniyor.

Savaş’ın Nazlı’ya kurduğu cümleler, ‘Hoşlanıyorum, aşık olurum belki, bir denesek mi?’ sınırları dışına çıkmadığında, ilk kez aşık olmuş İzmir’li asi kızımıza bu kadarı yetmiyor elbette.

Selin’i çağırdığı mekanı kapatıp eline gitarı alan Ali, güzel bir şarkının kalbinden geçenlere tercüman olmasını umuyor. Selin ise kendi hazırladığı oyuna odaklı, biraz tedirgin biraz şaşkın dinliyor Ali’nin melodilerini.