Ikinci sayfa
Sonunda diye diye Sinan’ın annesini sahalara döndürdüm. Kerelerce söyledim ama olsun, herkesin isteği istediği ilk anda gerçekleşmiyor sonuçta.
Begüm öyle bir döndü ki size anlatamam. Beklediğim performansın şimdilik yanından bile geçmiyor olabilir ama başlangıç için hiç de fena değil. Hem Ayşegül und Poyraz aşkının göbek deliğine daldı, hem de babası ve annesine ayarı çekti. Her iki ikilinin de ayarlarıyla oynadı. Olaya Sinan’ı Poyraz’a karşı kullanmaya çalışmakla başladı. Fakat şuursuz tavırları ortalığı biraz daha karıştırdı. Bana sorarsanız en etkili tavrı, Ayşegül’ün hizmet verdiği kliniğe gidip onu rezil ederek sergiledi tabii ama orada da sınırı epey zorladı. Etkili miydi? Evet. Fazla mıydı? Kesinlikle! Ayşegül’e yapılır mı bu yahu? Bununla da kalmayacağa benziyor durum, çok daha ileri gidecek. Poyraz ve Sinan’la yemeğe çıkıp, bir de bunu Ayşegül’ü kıskandırmak için kullanması ise takdire değerdi. Begüm her durumu itinayla kullanmayı başarıyor. Benim kötülük sever tarafımın takdirini de tam bu anda kazanıyor.
Ünsal ve Canan ikilisine karşı tavırları ise beklediğimden öte çıktı. Ayrıca Begüm’ün hayat çizgisinin kırıldığı noktalardan birinde Ünsal’ın başparmak izi olduğunu düşünüyorum. Ünsal, vaktiyle Begüm’e, kızına, öz kızına fena şeyler yapmış olmalı! İnsanın, karşısındaki Begüm dahi olsa, içine dokunuyor. Kanına dokunuyor.
Utanmasam Begüm’e ağlayacağım.
Ağlamakla utanmayı yan yana yazdığım için ağlayamıyorum.
Yoksa Begüm de fena halde yaralı, son derece kırılmış, kalbi darmadağınık, tıpkı eski bir Yeşilçam filminde yere atılıp kırılmış vazonun haleti ruhiyesi içerisinde. Ailesinin dahi istemediği yetişkin bir kadın olmak- nasıl tamamlanır bu tümce?
Sonra da oğlunu alıp yurtdışına kaçmaya çalışmalar filan- Begüm, yaşama mandalla tutturulmuş, herhangi bir rüzgârda mandaldan akıp gidebilecek kadar bağları kuvvetsiz bir kadın. Önceden sahip olduklarını yeniden kazanmaya çalışıyor şu an. Ve belki de, gerçekten, Poyraz’ı sevdiğine inandırıyor kendini kimileyin. Bazı zamanlarda. Bazen.