Savaş, Can’ın Peri’ye yazdığı mektubu Nazlı’nın kendisine yazdığını sandığından kendince bir açıklama yapma gereği duyuyor. Tek sorun konuya hep yanlış sözcüklerle giriyor oluşu. Ali’yle yaptığı kaybedenler kulübü dertleşmesinden sonra Nazlı’yı üzmemek için ‘arkadaş’ olduklarını belirtmek istiyor ama her defasında biraz sonra ilan-ı aşk edecekmiş gibi konuşuyor, haliyle Nazlı her zamankinden daha da umutlanıyor. Tabii bunda Peri’nin payı oldukça büyük, Güneş’in en küçük kızı kendi aşk hayatını yeşertebilmek umuduyla ablasını ittikçe itiyor Savaş’a doğru, zaten Nazlı’nın Savaş’a düşmek için itilmeye ihtiyacı yok.
Selin, demişti ya "Siliyorum bir türlü geçmiyor izi," diye. Geçmiyor izi öpücüğün, hala kalbi o atışı hatırlıyor, bir daha öyle atsın istiyor. Emre’nin öpücüğünde Ali’nin dudaklarını arıyor.
Ali, Didem ve Tuğçe’nin oyununu kabul ettiğinden Selin’in odasına gidiyor. Selin, biraz mesafeli davransa da Ali’den uzak kalmak istemediğinden çok da üstelemiyor, Ali ise "Partiye gel," diyor içinde bir sürü gelme saklı sesiyle. Selin, yine yeniden öpüşme konusunu açtığında ise her zamanki haylaz çocuk gülüşünü takınıyor. Önemsiz sıradan bir şeymiş gibi davranıyor, oysa bilse Selin hala onun dudaklarını arıyor, hiç durmaz, bekletmez bir yenisini daha bırakır dudaklarına. Selin ise aralarında olanı ‘arkadaş’ kalıbına sıkıştırıyor, öpücüğü unutamamasına ise travma gözüyle bakıyor. Kalbiyle yüzleşecek gücü olmadığından belki, belki de birbirlerine yasak olduklarından.
Ali, Selin’in ikna ediyor ama kendini ikna edemiyor, dönüp geliyor ‘gelme’ demek için; Selin’in Emre hakkında söylediklerini duyunca ise diyemiyor. Selin, Nazlı ve Peri’nin uyarılarına kulak veriyor, Emre’yle arasındaki ilişki türevi durumu bitirmeye karar veriyor, başına geleceklerden habersiz.
Parti vakti gelince herkes yavaş yavaş doldurmaya başlıyor havuz başını. Mert’i bırakmak için gelen Savaş ise Nazlı ve Peri’nin ısrarlarına dayanamayarak partiye katılmayı kabul ediyor.
Nazlı’nın ayaklarını yerden kesecek cümlelerini de eksik etmiyor bohem prens, "Sen yanımdaysan ben iyi olurum," diyor. Çünkü insanlar arkadaşlarına hep böyle şeyler söyler Savaş haklısın, her daim varlıklarının hayatlarını ne kadar mutlu ettiğinden bahsederler.
Tuğçe ve Didem, odaya yerleştirdikleri kamerayı kullanmak için sabırsızlanırken partide davetsiz bir misafir görünüyor, Melisa. Karanlık çökünce maskelerin takılmasından yararlanan Melisa, Savaş’ın peşinde dolaşmaya başlıyor. Savaş’ın Nazlı’yla konuşamamaları odaya taşındığında, Peri kendini adadığı görevini yerine getirmek için kolları sıvıyor, yine. Odada kilitli kaldıklarında ise Savaş, ağzında geveleyip durduğu mühim konuyu sonuca bağlıyor ve "Biz seninle arkadaş olmalıyız," diyor. "Sana o gözle bakamıyorum," diyor. Nazlı, kalbinde kırılmış kaç nokta varsa tutup fırlatıyor Savaş’ın yüzüne. "Ben sana mektup yazmadım, sana aşık da değilim," deyip terk ediyor masal kahramanını. Keşke giderken ayakkabısının tekini merdivende bırakmayı unutmasaydı. Melisa ise fırsat bu fırsat diye giriyor odaya, Savaş o kadar alışkın ki hayaline, gerçeğinin gerçekliğini ayırt edemiyor.