Haluk, başında onlarca insan olsa da tek birini sordu, Güneş. İzmir’den haber alıp apar topar hastaneye gelen Güneş, kocasının başucunda Sevilay’ı görmekten ne kadar hoşlanmasa da önceliği Haluk’un sağlık durumu oldu. Haluk, Güneş konusunda ne kadar çok korku yaşarsa yaşasın davranışlarını bu korkuların yarattığı panikle belirlemiyor. Temkinli ve mantıklı ilerliyor, Güneş’in de aşık yanları haliyle eriyor.
Yüzsüz kadın gördüm ama Sevilay bu konuda yeni bir derece sahibi, bir üst model. Ali de benimle aynı fikirde, Ali de dayanamıyor artık "Bak," diyor "bir bak kendine, ne görüyorsun? Bu kadar mı saygın yok kendine, bu kadar mı vazgeçtin benliğinden, böyle bir adam için üstelik." Ali bağırdıkça sinirleniyor Sevilay çünkü en çok doğrular acıtır canımızı, en çok doğru olduğunu bildiğimiz eleştiri incitir bizi. Sevilay inciniyor ama bunu çok farklı yoldan gösteriyor, "Eve gelme," diyor oğluna, Ali’nin de dediği gibi onu hayatta tek seven insana. Kimsen yok ki senin Sevilay, peşinden koştuğun adam başkasına aşık, Rana çıkarları doğrultusunda tutar seni yanında en fazla, İnci desen kendine faydası yok, bir tek Ali gözünün içine bakıp da seviyor seni, bir tek o yanında.
Ali savurdukça içinde birikenleri Selin daha dikkatli bakıyor, baktıkça daha kimsesiz bir çocuk görüyor, daha sorunlu, daha yardıma muhtaç. Selin baktıkça içinde bir yerler Ali diye sızlıyor.
Mert’in doğum günü için tüm hazırlıklar Emre’lerin evinde olduğundan herkesin orada olduğu bir anda Selin geliyor, geldiği gibi de ortamda gergin hava yayılıyor. Selin, Ali’nin son söylediklerinden sonra sarı çizgiyi daha da önemser oluyor ve geri duruyor, Emre aralarını biraz olsun düzeltmeye çalışıyor ama bu da ters tepiyor.
Ali’nin gerginliği öylesine somut ki, Didem bile anlıyor Selin’le ilgili bir şeyler olduğunu. Didem’in bir şeyi anlayabilme kapasitesinin ne kadar düşük olduğu düşünülürse bir çırpıda bir araya geldiklerinde yansıyan alevleri anlaması büyük başarı. Tabii bunda Ali ve Selin’in gözlerinin etkisi büyük, çoğu zaman birbirlerine görmek istedikleri son yüzmüş gibi bakıyorlar.
Tuğçe’nin planına ortaklık eden Didem, Ali’ye attığı tribi ültimatomla taçlandırıyor. "Ya Selin’i partiye getirir oyunumuza ortak olursun," diyor, "ya da ben yokum." İstiyoruz ki Ali burada, "Tatlım –Tuğçe tonlaması ile- sen zaten yoksun," desin ama bizim mavisi deli kabul ediyor.
En son Selin’e oyun yaptıklarında kızı havuza attıklarından şimdi de en fazla üstüne içki dökerler sanıyor belli ki ama atladığı bir şey var, kıskanç bir kadın on kaplan gücündedir. Tabii buradaki on kaplan gücündeki kadın Tuğçe; Didem’den en fazla kedi olur.