Yiğit ile ilgili bir cümle kurmuştum, Elif annesine kavuştuğunda döktüğü gözyaşlarından sonra: “Gözpınarında yaş saklayan adamın vicdanı da heybesindedir.” Yiğit, vicdanlı bir adam ve hatta bana kalırsa Emir’den daha vicdanlı… Şu an üzülmesi de çok doğal, neticede Kübra hayatını kaybedebilir ama her şeyden kendisini sorumlu görmesi? Ne demek yahu “Bayıldığında anlamalıydım, gitmemeliydim.” Emir anlasaydı, Emir çözseydi Kübra’nın psikolojisini… Elinde ilaçla yakaladığı an o götürseydi doktora, neden bekledi? Aynı evde yaşayanlar onlar, aynı tabaktan yemek yiyenler onlar… Neden Kübra’nın yemek yemediğini, o ilaçları almaya devam ettiğini gözleriyle gördüğü halde Emir kılını bile kıpırdatmadı? Yiğit herkesin psikolojisini tahlil etmek, herkesin her hamlesini anlamak zorunda mı? Peki, Yiğit o gece kalmadı ya da ertesi sabah gelip hastaneye götürmedi diye gerçekten Yiğit’i suçlu gören Emir’e ne demeli? Gerçekten hayret edilesi… Yiğit bir şeye üzülecek veya “Keşke yapmasaydım,” diyecekse, bu olsa olsa en baştan Kübra’ya yanaşması olur. Bundan sonrasında Kübra ne yaptıysa kendisi karar verdi, kendisi uyguladı. Kimseye sormadan ya da sonunu düşünmeden… Yani Kübra’nın hasta olmasının suçlusu Yiğit değil. Kübra zaten Yiğit’i iflah olmaz bir takıntı haline getirecek kadar hastaydı, şimdi daha fazla…