“Kübra bir gün herkes uykudayken toplu temizlik yapacak diye çok korkuyorum,” demiştim ve kısmen oldu da. Baktı ki çevresindekilere bir şey yapamayacak, kendimi başka bir dünyaya çekeyim diyerek bileğini kesti. Hayır, ben yine ve yine Kübra’ya üzülmedim. Bu benim vicdansızlığım değil, hikâyede bu ruh haline girecek en son kişi Kübra… Yaşadığı şeyleri küçümsemiyorum, asla ama Kübra şu an hikâyede en iyi durumda olan karakter. Herkes onu mutlu etmeye çalışıyor, herkes etrafında dört dönüyor, herkes onun güvende ve huzurlu olması için çabalıyor, herkes onun için üzülüyor, herkes onun dünyasını toparlamak için insanüstü bir çaba içinde… Artık Yiğit bile… Öyle bir hal ve tavır var ki herkeste, öyle bir tablo çiziliyor ki; sanki tüm dünya bir olmuş Kübra’yı mutsuz etmeye ve dünyasını başına yıkmaya çalışıyor, sanki herkes Kübra’dan sorumlu… Sanki bu hikâyenin tek gayesi Kübra’yı topluma geri kazandırabilmek... Kafamızı nereye çevirsek bir Kübra draması ile karşılaşıyoruz, herhangi bir konu dönüp dolaşıp Kübra’ya bağlanabiliyor. Ve Kübra hala “Beni görmüyorsunuz,” diye isyan edebiliyor. Kübra, kimse senden başkasına bakmıyor ki senden başka birini görsün. Üzgünüm ama Kübra, her şeyi kendi arzularını doyurmak için yaptı. Ne Yiğit ile birlikte olurken, ne bebeği doğurmaya karar verirken, ne de Emir’le nikâh masasına otururken sonunu düşünmedi. Hep günü kurtarmak adına yapılan hamlelerdi, hep sadece kendisini düşünerek attığı adımlardı. O yüzden Kübra’nın şu anki travması ve bu intihar draması benim için bir duygu sömürüsünden öteye geçmiyor, geçemiyor. Kübra’yı hiç olmazsa bir anne olarak görmeye çalışıyordum, oradan beni yakalamasını bekliyordum ama “Bebekten çok sıkıldım,” cümlesi ile tamamen koptum Kübra’dan… Hayır, bunun savunması o ilacı almış olması değil. Kübra bebekten sıkılmamış olsaydı, sütünün kesileceğini ya da o uyurken kızının ne durumda olacağını düşünür ve o ilaç kutusuna elini dahi sürmezdi. Üstelik bilinçaltı denen bir şey de var, değil mi? Ben bebeği için hayata tutunmaya çalışan, mücadele veren, kendi hayatını kurmaya ve kendi yolunu çizmeye çalışan bir kadın göremiyorum. Ben sadece sürekli isyan halinde, bebek gibi pışpışlanmak isteyen, üç kelimesinin üçü de “BEN!” olan bir kadın görüyorum. Üzgünüm Kübra, yine benimle değilsin.