Nasıl bir ailede büyüdün? Anne ve baba ne iş yapıyorlar?
Anne ve babam iktisat mezunu, bankacı; babam birkaç yıl önce emekli oldu.
Nasıl bir mahallede geçti çocukluğunuz?
Annem de babam da çalışıyordu, bir cici annemiz vardı, o geliyordu bize bakmaya. Biz Ezgi'yle aynı yaşta olmanın avantajıyla arkadaşa ihtiyaç duymadık. Birbirimizle oynuyorduk. Bahçelievler'de büyüdük ve sanırım şanssızız biraz... Çünkü sokakta oynayabileceğimiz bir mahallemiz yoktu. O nedenle hep evde oynardık. Park yok, bahçe yok... Babaannem Fındıkzade'de otururdu. Onun evine gittiğimizde tüm çocuklar mahallede, sokakta oyun oynardı ve kapılarının önüne kilim sererlerdi. Onlara özenip, apartmandaki dairemizin önüne kilim serip, oturmuşluğumuz var, Oyuncaklarımızı onun üzerine serip oynardık. Kuzey Güney başladığında Ezgi'yle birlikte kendi evimize geçtik. Galata'da oturuyoruz ve orası tam bir mahalle. Sokaktan eskici, bozacı, mısırcı geçiyor. Ses var, hareket var. Özlediğimiz o mahalle hayatını yıllar sonra bulduk, çok mutluyuz.
Anne babanız ne hayaller kuruyordu sizin üzerinize?
Planladıkları bir şey yoktu ama son ana kadar dershanelere gönderip, üniversite sınavından yüksek puanlar almamızı beklediler. Ama lisede ne yapmak istediğim şekillenmişti.
Çemberlitaş Kız Lisesi'nde okumuşsunuz... Neden bir kız lisesi?
Biz hiç istemedik kız lisesinde olmayı. Ama okulun üniversite için ek puanı yüksekti o yüzden oraya gönderildik. Orada okumak bir yandan çok güzeldi çünkü Sultanahmet, Çemberlitaş, Cağaloğlu gibi güzel bir çevrede okuduk. Sürekli oralarda gezme şansım oldu. Hep civardaki müzelere giderdim.
Kız liseli olmaktan biraz söz eder misiniz?
Gelişen bir kadın için rahat bir ortam. Sadece ortamda kadınlar olduğu için birçok konuda daha rahat hareket edebiliyorduk. "Öpüştüm, hamile mi kaldım?" haberlerine gülerdik... Popülasyonu karma bir okul değildi. Daha çok muhafazakar ailelerin tercih ettiği bir okuldu. Birkaç arkadaş denk geldik ve onlarla çok güzel geçti lise hayatım.