Öykü Karayel röportaj vermeyi seven biri değil. Kendini ifade etmekte zorlanıyor... Karşısındakini zaman zaman rahatlatan zaman zaman çatlatan bir sakinliği var. Durgun sular gibi... İnsan, 'Öykü'nün denizinde hiç dalga yok, hayat onun için hep bu durağanlıkta geçiyor' sanıyor...
"Kolay kolay konuşmaz... Kısa cümleler kurar... Dışardan soğuk gürünür..." gibi ifadeler onu başka birine anlatmaya başlarken ilk anda kurulan cümleler... Bu cümlelerin devamında bir 'ama' gelmese Öykü Karayel'i öyle biri sanabilirsiniz. Oysa bu cümlelerin peşinden gelen 'ama'lar gerçek Öykü'yü anlatıyor.
Röportaj yapacağımız mekana gidiş yolunda menajeri Işıl, "O kadar tatlıdır ki, ne istese yaparım, o derece," dediğinde, bu güzel gözlü kızı daha çok merak etmeye başladım.
Öykü Karayel'in kendi halinde, dramı az, huzuru çok bir geçmişi var. Bankacı anne-babanın, bol bol evcilik oynayarak büyüyen iki kızından biri... İkiz kardeşi Ezgi tam anlamıyla öbür yarısı gibi. Birlikte Galata'da yaşıyorlar. Küçükken özlemini duydukları mahalle ortamını Galata'da yakalamışlar... Evlerine gelen misafirlerine mutfağa girip güzel güzel yemekler yapan biri Öykü Karayel... Üzerinde İstanbul'a okumaya gelmiş, biraz da çekingen bir üniversiteli havası var... Belki de bu yüzden seyirci onu sevdi, benimsedi...
Bugünlerde Kara Para Aşk'ta, Ömer'in eski sevgilisi İpek'i oynuyor... Röportaj için Çengelköy'deki sette buluştuk... Bugüne kadar bilinmeyen birçok özelliğini öğrendim.