Gecenin en politik mevzuları: Aşırı beyazlık, seksizm ve eşit işe eşit ücret. Bir kere Oskar adaylıktan kokar, bu senenin bütün oyunculuk adayları beyazdı. Bu da yetmezmiş gibi senaryo, yönetmen, sinematografi alanlarında da sadece beyaz erkekler adaydı. Yani yüzde 94’ü beyaz, yüzde %73’ü erkek ve averaj yaşı 63 olan, beyninin lobları ağarmış bir Akademi’den başkası beklenir miydi bilmem, ama en son bu kadar beyaz bir Oskar’ı 1998’de görmüştük ve çilemiz bitti sanmıştık, yanılmışız. Sonra, işler kırmızı halıda kızışır. Bu sene, ödül törenlerinde kadın adaylara “ay elbisen nerden?”, “saçını niye soldan ayırdın?” gibi “bağyan” soruları yerine işlerine güçlerine odaklanan sorular sormalarını isteyen Reese Witherspoon dahil feminist aktivistler, #AskHerMore (daha fazlasını sor) hashtag kampanyasını başlattılar. Ben şahsen hem kadınlara hem erkeklere elbise sorularının sorulmasını DA istiyorum, sonuçta Oskarlar’dayız Nobel barış ödülüne aday değilsiniz hiçbiriniz, ama tabii soruların genel seksistliği ortadan kalkarsa ne güzel olur, aferin hemşireler size. Ve, son olarak Oskar’ın kuyruğu törende kopar. En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülünü alan Patricia Arquette konuşmasında, “kadınlar için eşit ücret” çağrısı yapınca salon alkıştan yıkıldı. Son aylarda Hollywood’da erkek oyuncuların kadınlardan daha fazla kazanması konusu konuşulup duruyor, o yüzden çılgınca alkışlayan JLO ve benzerleri kendi kazanacakları eşit milyonlar için mi, yoksa mesela erkek memurdan, doktordan daha az kazanan hemcinsleri için mi avuçlarını patlattı tam anlayamadım ama bravo Arquette, kral konuşmaydı.