Sevgi Soytürk
MASALLARA İNANAN TÜM İYİ İNSANLARA
Bir yaz akşamı tanıştık Kiralık Aşk'la. Ben aslında tanıtımları ne ara döndü, ne ara dizinin müptelası oldum çok net hatırlayamıyorum. Ancak bildiğim bir şey var ki ilk bölümünden itibaren sıcacık hikayesi ile bağımlısıyım. Uzun yaz gecelerinde vakit geçsin diye yemekten sonra çayınızı alıp şöyle ekran karşısına kurulur ve kumandayı alırsınız ya hani elinize, yaz dizileri başlamıştır birer birer her kanalda…Güzel kızlar, yakışıklı erkekler ekranda, siz de kumanda elde zaplarken bazen birine takılırsınız bu hikayelerin. Eğlenirsiniz ilk bölümde, dur ya ben bunu izlerim dersiniz. Sonra takip edersiniz ilerleyen bölümleri ama bir kaç bölüm sonra hikaye sıkmaya başlar, televizyon yine açıktır da, akıl başka yerlerde hatta belki de elinizde telefon sanal alemdedir. Sonra sıkılır kapatırsınız işte. Yani en azından Türk televizyon tarihinde birkaç dizi dışında benim için bu zamana kadar öyle oldu.
Peki ne oldu da biz bu Kiralık Aşk'ı bırakamadık sayın seyirciler:) Müptelası olduk her cuma, misafirliğe gidilecek dediler cumaları delirdik, eve misafir almadık, dizi izlerken konuşanı yaktık, bir süre sonra diziyi yalnız izlemeye başladık, Twitterda Kiralık Aşk sayfasına abone olduk, photoshoplara hayran kaldık, yorumlamalara doyamadık. Neydi yani bu dizinin efsunu? Zaman zaman senaryoya giren bir karaktere kızdık ve hatta belki nefret ettik. “Yuh yani bu da böyle mi olur şimdi!” dedik ama yine de inatla bekledik her hafta günleri sayan Kiralık Aşk’çılar olarak. Benim nezdimde aşkı ve sevmeyi bu kadar naif, bu kadar şahane yansıtabilen Defne ve Ömer'dir bu sorunun cevabı. Bakın bu belki bir dizi, gerçek hayatta böyle bir Ömer İplikçi karakteri de yok Defne Topal da. Ama işin sırrı kurgu olsa da bize bu aşkı inandıranlar da.
Etrafımızda bu kadar yapay, göstere göstere göze sokulan, her şeyi aleni yaşanılan, dışı süslü ama içi fos ilişkiler varken bu hikayedeki Defne ve Ömer belki de bir masal diyarından kopup gelmiş gibi çok ince, çok güzel ve çok masalsı geldi bize. Onca yalan dolana, sırra rağmen bu hikayenin en temizi bizim Defne'miz, en delikanlısı da tüm köşeli yanlarına ve zaman zaman kırıp dökmelerine rağmen yüreği aslında yumuşacık olan Ömer'imiz... İşte her hafta yaklaşık üç saat biz bu hikayeyi izlerken aslında birbirine tamamen zıt bu iki karakterin arasında bir dantel gibi işlenen hikayeyi, aşklarının büyüyüp gelişmesini, birbirlerini dönüştürmelerini, değiştirmelerini izledik.
Yeri geldi bir aradalar diye havalara uçtuk, yeri geldi bir kelam edemeseler de biz hayalgücümüzle yazdık konuşulamayan diyalogları. Zaman zaman Defne'ye kızdık anlatamadı konuşamadı diye, bazen hak verdik kaybetme korkusunu bildiğimizden, sarıp sarmalamak istedik onu. Kimi zaman Ömer'i haklı bulduk bu kadar dürüst çocuğa bu da yapılmaz dedik, kimi zaman kızdık “bu laf da söylenir mi, o bankta bu kız böyle bırakılır mı?” dedik.
Velhasılı biz bu hikayenin içinde o duygudan bu duyguya savrulup durduk hep. Söyleyin şimdi siz hiç daha önce bir diziye ve karakterlerine bu kadar bağlandınız mı? Yahu 2. sezonda devam kararı açıklanıncaya kadar karalar bağladı bu fandom, göbeğimiz çatladı ayol:) Şaka maka bir ara her Cuma bu güzellikleri göremeyecek olma düşüncesi kalbimi bir daraltmadı değil inceden.
Dizimizde tabii sadece Defne ve Ömer yok bizi bizden alan, Koriş’in delilikleri, bitmek bilmeyen konuşmaları, gülüşü, Sinan'ın saf aşık halleri, ayrangönüllülüğü, Ömer'le Sinan'ın dostluğu, Koriş'in bütün kusurlarına rağmen vefalı halleri, Yasemin'in iyiliğe doğru evrilişi, İso'nun daha da nasıl adam olunur dedirten halleri, Esra'nın büyümüş de küçülmüş duruşu, Nihan'ın delidolu ama sempatik yanları, Serdar, Türkan Teyze, Neriman, Necmi...Tüm bu karakterler de asıl hikayemizin yanında bizi bazen eğlendirip,güldürdü bazen de kızdırdı.Ama biz sevdik hepsini, sevmediklerimizi de evrene yolladığımız mesajlarla gönderdik (bakınız Fikret Gallo).
Benim Kiralık Aşk hikayem kısaca budur işte. Daha önümüzde çok viraj var alınacak bu öyküde. Ayrılıklar, hasret, yalnızlık, hüzün, kavuşamama, derinleşen aşk, sonrasında kavuşma, mutluluk ama hepsini sabırla bekleyeceğiz ve de izleyeceğiz bir masal gibi. Eee o zaman masallar gibi bitirelim; gökten üç elma düşsün. Biri bu masalı bize anlatanlara, biri masalı izleyen bizlere, diğeri de hala masallara inanan tüm iyi insanlara…
DEVAMI VAR