Seyda Yalvaç
BU DA BENİM KİRALIK AŞK’IM☺
Geçen sene bu zamanlar… Hayata hep pozitif bakan ben, “olan her şeyde vardır bir hayır” diyen ben dibin de dibine vurmuş bir haldeyim. Bütün gün evde pijamalarımla oturuyorum, ağlıyorum ve sürekli uyuyorum. Dayanma gücüm git gide azalmış; kendimi motive edeceğim hiçbir kelimem kalmamış… Tüm ayarlarım eror verirken ve çok zor zamanlardan geçtiğim günlerimde tanıştım ben Kiralık Aşk ile. Ukalalık gibi algılanmasın, ama çok da ilişkili bir mesleğim (30 yıllık reklamcıyım) olmasına rağmen iyi bir TV izleyicisi değilimdir. Sadece belli başlı yabancı dizileri (o da internetten), bir de hastası olduğum için futbol maçlarını izlerim. Son izlediğim yerli dizi Bir İstanbul Masalı’ydı. Uzun, ağdalı sahneler, gereksiz uzatmalar beni yerli diziden soğutmuştu. Taa ki Kiralık Aşk ile tanışıncaya kadar.
Evde boş boş oturup, her şeye ağlayan, sinirler laçka bir haldeyken ilk you tube’da rastladım ona. Birden havam değişti, bir güldüm, bir güldüm, ama ne gülmek… Bildiniz☺ Koriş ve Neriman sahneleriydi rastladığım… Sonra Defne ve Ömer’le tanıştım. Sonra İso, Nihan, Serdar… Sinan, Yasemin, Sadri Usta ve daha pek çokları… Kiralık Aşk öyle bir dizi ki (ay dizi demişim ağzıma terlikle vurayım ben☺) her karakter bir renk ve her renk bir diğerinin tamamlayıcısı. Karakterler birbirine öyle güzel bağlanmış ki hiçbirini yok sayamıyorsunuz. Biri olmasa renklerden biri eksik kalır. Renksizlik bizim dizimize en yakışmayacak şey. Onun alametifarikası çok renkli olması.
Ben 50 yaşındayım ve hayatta hiçbir şeyin tesadüf olduğuna inanmam. Yaşadığım, yaptığım her şeyin mutlaka bir nedeni olduğunu düşünürüm. Bu nedenle de Kiralık Aşk’ın hayatıma girmesinin bir nedeni olduğuna inandım. Hayatıma girdiği andan itibaren de mucizeleri bir bir yaşamaya başladım. İlki, beni yaşadığım depresyondan çekip çıkarması oldu. İkincisi ise 20 yıl önce tanıştığım insanla yeniden bir araya gelmeme sebep oldu. Müge Turalı Pak’la. Sonra mı? Sonrası daha da ilginç… Aylardır iş arayıp bulamayan ben; arka arkaya iş teklifleri almaya başladım. Hayatımda ters giden pek çok şey teker teker yoluna girdi. İşte ben o yüzden Kiralık Aşk’ın uğurlu olduğuna inanıyorum. Hatta Kiralık Aşk melekleri olduğuna☺ Gülmeyin! Gerçekten inanıyorum. “Hani biz mucizelere inanmak istiyorduk” ☺
Şimdi çok sevdiğim bir işim var. Kiralık Aşk sayesinde yeniden yazmaya başladım. Hayatıma çok güzel insanlar girdi. Önümde yepyeni kapılar açıldı… Eski dostlar yeniden karşılaştı… Daha ne olsun? Şimdi ben Kiralık Aşk mucizesine nasıl inanmayayım?
Peki, nedir bu diziye bizi bu kadar bağlayan şey? Tek kelime “samimiyet”. İzlediğiniz her plan, her sahne size yaşadığınız bir şeyi hatırlatıyor ve her sahne kolayca size geçiyor. Her şey son derece doğal… Defne’nin mahallesinde ve hayatında kendi çocukluğumu, mahallemi görüyorum mesela. Biz de, aynı Defo, İso, Nihan ve Serdar gibi akşamları apartmanın bahçesinde sohbet edip, çekirdek çitlerdik. Hepimizin evinde yaşanan o tatlı telaş halleri, hepimizin iliklerine kadar işleyen sımsıcak dostluklar... Bu mahalle sıcaklığı sevdiriyor bize Kiralık Aşk’ı.
Bugünlerde sadece cep telefonlarımızla kurduğumuz iletişimin (kendi kendimizle kaldığımızda bile), aslında ne kadar sahte olduğunu, hayatın aşkla, dostlukla, kitapla, sinemayla, dansla ve müzikle çok daha güzel aktığını ve çok da güzel olduğunu fark ettiğimizden seviyoruz Kiralık Aşk’ı.
Ve tabii o naif, o müthiş aşk… Bence esas özlediğimiz o galiba. Her şeyi kolayca tükettiğimiz bu dünyada, hepimiz Defne ile Ömer’in aşkına âşık olduk. O meleksi, pamuklara sarıp sarmalanacak, sanki dokunsan kırılacak, ama bir o kadar da tutkulu ve güçlü aşk bizi Kiralık Aşk’a kopmayacak çok güçlü bir bağ ile bağladı.
50 bölümdür onların büyümesini ve değişimini izliyoruz. Hem de her anlamda… İkisi de çocuklarımız gibi oldular. Onlarla gülüyoruz, onlarla ağlıyoruz. Bazen kendime şaşırıyorum. İnsan bir dizi ile bu kadar derin bir bağ kurabilir mi? Kuruyormuş… Bu derin bağ beni yeniden yazmaya teşvik etti… Kiralık Aşk ile aramda öyle bir bağ var ki 40 saniyelik fragmandan bazen tüm bölümü tahmin ediyorum. Çoğu insan tüyo aldığımı ya da senaryoyu gördüğümü düşünse de aslında tek yaptığım şu: Ben Kiralık Aşk’ı “içimle” izliyorum. Hepsi bu!
Çok iddialı mı olur bilmiyorum, ama Kiralık Aşk bana bir aile verdi. Hayatta yapmam dediğim şeyleri onun yüzünden yapar oldum, ama iyi ki yapmışım! Ben Kiralık Aşk sayesinde yenilendim, tazelendim ve çok şey öğrendim… Hala da öğreniyorum.
Son söz, yapım, yönetim ve tüm oyunculara… Çünkü hepsi ayrı bir değer, hepsi müthiş emek ve efor sarf ediyorlar. Sektörün içinden gelen biri olarak ne kadar zor bir iş yaptıklarını biliyorum. İşte bu yüzden hepiniz, ama hepiniz “iyi ki, iyi ki gerçekten iyi ki varsınız.” Hep var olun emi☺ Çünkü ben sizin sayenizde yeniden “var oldum”.