Dizinin tartışmasız en büyük patlamasını yapan Ateş’i oynayan Alperen Duymaz’a ünlülük kalibresindeki değişikliği soruyorum ama “O kadar çok çalışıyoruz ki, herhalde nasıl bir değişiklik olduğunu ancak yaz tatiline girince öğrenebileceğim, şu an hiçbir şeyin farkında değilim,” diyor. Gerçekten de önceki gece en son sahnede, sabah da ilk sahnede o vardı. Ateş’te alttan hep bir “Evet, ne vardı?” havası var ya, Alperen’de de var o biraz. Fakat tabii ki çok nazik birisi. Adını dedesi ve babası birlikte koymuşlar. Faryalı için “Ateş tam böyle bir baba isterdi herhalde hayatında,” diyor. Dizideki esas zor günler yeni başlıyor Ateş için.
Herkesin sevgi ve saygıyla bahsettiği ‘Hoca’ Mehmet Ada Öztekin sona kaldı. “Ben aslında 1950’lerin, 60’ların sinemasına inanıyorum. Mesela Clark Gable’ı bilirsiniz ama onun oynadığı filmlerin yönetmeninden kimse bahsetmez. Aslında yönetmenlik biraz öyle bir iştir, yani yönetmen bahsedilmemesi gereken bir karakterdir,” diyor. Hazırlık döneminde en çok kafa patlattığı şey karakterlerin vücut bulmasıymış. Karakteri hangi marka diş macunu kullandığından, yatağın hangi tarafında yattığına kadar kafasında oluşturduktan sonra oyuncuyla paylaşıyor. “Yönetmen olarak yolu açtıktan sonra oyuncu karakterle benim geçirdiğimden daha fazla zaman geçiriyor artık,” diyor. Bu karakter meselesine girince, Kuzey’den bahsetmemek olmaz. İlk sezon yönetmenliğini yaptığı Kuzey Güney çekimleri sırasında motor kullanan Kıvanç Tatlıtuğ bazen o motorun sahibi olan Kıvanç olarak değil de fırıncının oğlu Kuzey olarak gelirmiş sete. Kuzey’in o motoru nasıl bulduğunu, ne yapacağını anlatışını düşünsenize. Bu arada, Kaybedenler Kulübü’nün devamının geleceğini, bu filmde o felsefenin derinine inileceğini de duyurmuş olayım. Öztekin’le beğenerek izlediği The Night Of üzerine de konuştuk biraz.
Açıkçası başlangıçta işin bu boyuta dönüşebileceğini düşünmemiş. “Büyük iddiaları yok Bodrum Masalı’nın,” diyor. “Herkesin hayatta yaşayabileceği, ya da tanıdığı birinin başına gelebilecek bir hikayesi var. Büyük anları küçük detaylarda gizli bir proje. Hep peşinde olduğum ama yakalamakta, bulup çıkartmakta zorlandığım bir şeydi. Tecrübeliyseniz, ve belli parametreleri bir araya getirebilirseniz büyük sahne çekmek yapılmayacak iş değil. Ama küçük bir sahneyi çok büyük bir sahne haline getirmek, bana göre yetkinlikle ilgili bir mesele olduğu için keyiflidir.” Sinemada da bu tür sahnelerle özel ilişki kuruyor. “Yönetmen ya da senaristin entelektüel tarafınıza küçük göndermeler yapması, onu yakalamak çok heyecan verici geliyor bana. Interstellar gibi, gişe beklentisiyle yapılmış büyük bir Hollywood işinde bir anda bir Dylan Thomas şiiri duymak gibi. Yerimde oturamamıştım. Karakterlere bir şiirden bir pasaj okutmak hep yapılır da, bir baba kız ilişkisinin içine bu şiiri bu kadar şık entegre etmek müthişti.
The Night Of’un sonundaki birkaç saniye bile sürmeyen ama neredeyse insanı yerinden kaldıran o büyük anlamlı küçük sahneden, kedinin geçişinden de bahsettikten sonra, parti çekimleri için kalktı Hocamız. Bana da yol göründü.
Hem soluksuz izlenecek hem de örnek alınacak karakterleriyle, kötülüğün prim yaptığı bu dünyada iyiliğe sırt çevirmeyen hikayesiyle, günü kurtarmanın telaşını değil iyi bir iş çıkarmanın heyecanını yaşayan ekibiyle Bodrum Masalı dilerim binbir gece sürer.