Güneşli, pırıl pırıl bir cuma günü. Bodrum Marina’nın az ilerisinde bir köfteci. Yol kenarındaki masada iki kişi. Ateş ve Aslı. Karşı kaldırımda kalabalık bir ekip. Yönetmen, yapımcı, kamera, mikrofon, set amirleri, yoldan geçen arabalara göre ekibe direktif verenler, toplanıp çekimi izleyen kalabalığın içinde fotoğraf çeken olursa nazikçe “Lütfen siler misiniz, daha yayınlamamış bölüm ya, silerseniz çok memnun olurum,” diyenler. Bir de bütün bu karmaşanın içinde dev bir özgüvenle yere sırt üstü yatıp karnını açmış kocaman bir sokak köpeği. Karmaşa dediğime bakmayın, ortalık bayağı sessiz aslında; her şey tıkır tıkır işliyor. Ne panik, ne en ufak bir tereddüt, herkes ne yapacağını gayet iyi biliyor ve sakin sakin işini yapıyor. Bir önceki gece de görmüştüm buna benzer bir set manzarasını da orası Yıldızlı Otel’di; vızır vızır geçen arabalar, etrafta toplanmış insanlar yoktu. Güpegündüz Bodrum’un en işlek yerlerinden birinde de bu sükuneti görünce insan şaşırıyor. (Hatta yanlışlıkla neredeyse çekilmekte olan sahnenin içine yürüyor da son anda kendine geliyor.)
Bu girişten de anlaşılacağı üzre Bodrum Masalı setine gittim. Bodrum’dan çıkıp çok zengin olmuş, sonra her şeyini kaybetmiş bir ailenin Bodrum’a geri dönüşünü, hayatla ve birbirleriyle hesaplaşmalarını konu edinen diziyi TMC Yapım çekiyor ve Bodrum Masalı pazar akşamları Kanal D’de yayınlanıyor.
Set ziyaretinin başlangıcına dönelim. Perşembe gecesi uçaktan iner inmez Yıldızlı Otel’e gittik. Bu yıldan geriye sadece iki pazar kaldığına göre, kısmetse artık seneye izleyeceğimiz 18. bölümün son, 19. bölümün ilk sahneleri çekiliyor. Sete giriyorum ve tam o an neredeyse aylardır heyecanla beklediğim bir sahnenin çekimine denk geliyorum. Balıkçıda yılbaşı yemeği yenmiş, yemek çıkışı. Heyecan bunun tam sonrasında. Faryalı, Yıldız’a hediyesini veriyor. Şevval Sam’ın üstünde uzun siyah bir manto, epey yüksek topuklu ayakkabılar; Timuçin Esen’de de normal bir pantolon (şort değil yani), normal bir ayakkabı, üstünde deri ceket. “Yılbaşı yemeği ya, o yüzden böyle giyindim,” diyor. Bakmayın mantoya, deri cekete, hava epey soğuk, üşüyorlar tabii. Sahnesi biten hemen elektrikli ısıtıcıların önünde ısınmaya çalışıyor. Sahnenin üçüncü aktörü Evren’i oynayan Murat Aygen’le önceden tanışıklığımız var ama hatırlar mı ki acaba diye düşünürken “Beni hatırladın mı?” diye gelmez mi? Hatırlamaz mıyım? Biz tanıştığımız sırada MedCezir’de Faruk Beylice’yi oynuyordu, “O zaman üzülüyorduk karakterin için, şimdi bir kaşık suda boğacağız,” diyorum. “Daha da kötü olacağım, nıhaha!” diye cevap veriyor. Yalnız Evren’i çok bakımsız gördüm… Traşsız, perişanımsı, evsiz gibi. Hadi hayırlısı.
Sahnede üç kişi var ama ama ekip nasıl kalabalık, herkesin üstünde pofuduk montlar, bereler, çalışılıyor. Yönetmen Mehmet Ada Öztekin, uygulayıcı yapımcı Engin Sarıal, görüntü yönetmeni Sedat Yücel, ikinci yönetmen Nezaket Coşkun, reji çadırında. Nezaket Coşkun’la da Kuzey Güney döneminden tanışıyoruz ama gelip hatırlatmasa ben en azından ertesi güne kadar farkına varamayacaktım, çünkü kafasında o kulaklı berelerden var, yüzü görünmüyor bile neredeyse.
Herkesle selamlaşma, tanışma faslından sonra oturup çekimleri izlerken uygulayıcı yapımcı Engin Sarıal’la sohbet ediyoruz. Set’in Engin Abi’si. Çok uzun süredir yapımcı Erol Avcı’yla birlikte çalışan Engin Bey’den, daha sonra konuşacağım herkes hayranlıkla karışık bir sevgiyle söz ediyor. Ben çok bilmem bu işleri ama sürekli sette bulunan az sayıdaki yapımcıdan biriymiş, öyle dediler. Setteki varlığı her şey bir yana, çabuk karar almayı ve hızlı ilerlemeyi sağlıyor. Uzun hazırlık sürecinden, geçen kış hiç dinmeyen yağmur altında Bodrum’un köylerinde, koylarında yapılan mekan arama çalışmalarından ve özellikle gençler kadrosunu nasıl titizlikle oluşturduklarından söz ediyoruz. Kanal D’nin ortaya çıkan işi çok beğenince yazın yayına sokmak yerine yeni sezona taşıma kararı aldığını, halen de hep arkasında durduğunu biliyorum zaten. Bodrum Belediyesi de diziyi çok benimsemiş, her konuda çok yardımcı oluyormuş. Anladığım kadarıyla Bodrum’un yerlileri de yaşadıkları yerin şimdiye kadar ilk kez böyle gerçekçi ve samimi bir bakış açısıyla yansıtılmasından çok memnun. Bodrum deyince hemen zevk-i sefa başkenti gelir akla, malum. Bu imajın gerçek yüzünü ekranda izlemek hoşlarına gitmiş epey.