Maça Kızı
Her dizi showrunner’ı gibi Weiss&Benioff da birer kumarbaz. Risk alıyorlar ama öyle sizin benim gibi değil, büyük bütçeler, büyük sorumluluklar daha da büyük riskler doğuruyor haliyle. Üstelik tüm zenginlikleri de dağıtılan elden geliyor, masadan kalktıkları anda ellerinde tek kalan milyonlarca büyülenmiş izleyici. Dizinin tüm güç tartışması arasında en güçlüler hep onlar.
İhale oynuyorlar, maça kızı hariç elin tamamı maça ve bir de tek kupa kızı, yalnız ve muhtemelen bitkin, yıpranmış ama her daim karakterli; kupa kızı işte, destenin en güzeli. Atılacak adım belli: Koz maça, strateji belli: Maça Kızı’nı düşürmek, motto belli: İlk elin günahı olmaz.
Game of Thrones’un en önemli kozları en başından en sonuna, maça asından maça ikisine kadar hep kadınları. Burada, çok da deşmeden, feminizm tartışmalarına değinmek gerekir. İşin deşmeme kısmı malum, hem erkek olduğum için böyle bir formasyonum olması mümkün değil; hem de yaşadığımız memleket gereği işin hassasiyeti neredeyse bebek bıngıldağı noktasında.
Game of Thrones kadınlarının, televizyonda artık görmeye başladığımız şekilde, olması gerektiği gibi, alışageldiğimiz televizyon kadını prototipiyle alakası yok. Bunun televizyon dünyasında bir yenilik olmaktan çok uzak olduğu malum. Ancak Game of Thrones’un, beslendiği fantezi alt kültürü külliyatından, özellikle de işi ana akıma kabul ettiren Lord of the Rings’den rahatlıkla ayrıldığını söyleyebiliriz. LoTR erkeklerin (ve erkeğe dönüştüğü için hikayeye dâhil olabilen bir kadının, Eowyn’in) büyüme hikayesiyken, GoT, en dar kapsamıyla kadınların güce yükselmesinin anlatısı.
Hiçbiri, bir dizinin feminist olması için yeterli değil, kedinin oynadığı yün gibi yumak yumak yapmamak lazım meseleyi, nitekim diziyle alakalı kimsenin de öyle bir iddiası olduğunu sanmıyorum. Yine de diziyle (ve kitapla) ilgili feminist eleştiriler var elbet. Özellikle de dizinin en önemli kadın karakteri Dany’nin tecavüzcüsüne âşık olmasıyla ilgili. Burada aslında fantezi üstadı George R.R. Martin’in realizm takıntısı giriyor devreye. GoT, her şeyin ötesinde Orta Çağ’dan günümüze kadar uzanan feodal alışkanlıkların bir yansıması, bir eleştirisi. Tecavüzcüsüne âşık olma da olanca korkunçluğuyla, yaşadığımız iğrenç dünyanın kaçınılmaz bir gerçeği. Tecavüz, asla yüceltilmeyip, travmatik bir durum olarak ekrana yansıtılıyor. Dolayısıyla hem feminizm iddiasındaki fantezi alt kültürü tutkunları, hem de eleştiren feministler, yel değirmenlerinin arasında, birbirleriyle savaşıyorlar sadece.