*Aşk öyle bir büyü ki, öyle bir büyü ki anlayamazsın. Birkaç ay önce hayatında olmayan kadına birden bağlanırsın. Gecenin bir saatinde dertleşmek için, omzuna yaslanmak için onun yanına gidersin. İki kelam etsin ya da öylece sussun da içim ısınsın dersin. Ömer soluğu nerde alacak, tabii ki Defne'nin evinde. Defne yine en tatlış haliyle; pofuduk terlik, asla bedeni tutmayan depresyon hırkası ve özerkliğini ilan etmiş dağınık saç. Ömer'in en sevdiği.
Çocuğu içeri almayacak sandım bir an. Yalnız o Ömer ''içeride konuşsak'' dediğinde Defne'nin yüz ifadesi ve o ''ama...'' neydi. ahahahaha. Alırım ama evde beni sıkıştırmak, vay efendim öpmek, çayıma ilaç atmak falan yok. Deplasmanda korkmadın kendi evinde neden korkuyorsun kıvırcığım. Ooooo Defne terliklerimi de getirdi. Ne kadar da evimin kadını, çocuklarımın anası olacak bir kadın. Aaaarkadaş bıktım be. Ömer'in evinde ayrı tatlılaaaar, şirkette ayrı tatlılaaaar, Defne'nin evinde ayrııııı astral seyahatte ayrı. Bu nasıl bir çift, bu nasıl bir zulümdür bize. Yemin ediyorum birkaç ayrı whatsapp grubunda bıt bıt bıt sürekli ''bunlar nedir böyle, ağzım kulaklarımda'' mesajı okudum. El ele tutuşup bir odadan öbür odaya geçerlerken bile el ele tutuşmanın iki insana nasıl bu kadar yakışabileceğini düşündüm. Yahu ben bir ara yüzümde sabitlenmiş gülümsemeyi farkedip kaç dereceye kadar ılıdım onu kontrol ettim.