Ömer de az değil hee (ne zaman az olduysa benimki de laf) Zeynep’le konuştum demek için bile aralarında üç santim kalana kadar eğiliyor hayta. "Güvenlik mi istiyorsun?" sorusuna "Yani biraz durulmak, en azından rahat bir nefes almak istiyorum," diyen Defne'ye karşılık Ömer "Hayat aldığımız nefeslerle değil nefesimizi kesen anlarla ölçülür. Diken üstünde yaşayacaksın tabii. Her an uçurumun kenarında, kontrol edemeyeceğin kadar hızlı giden bir aracın içinde. Korkarak, heyecanlanarak, titreyerek" (o nasıl titreyerek demekse ) dedi. Ömer de sanki kendisi tüm ipleri elinde tutmak isteyen kontroller kralı değilimişcesine "Yaşadığını hissetmek ,s oluksuz kalmak yani iyidir," dedi ve gitti. Defne'den nabız alamıyoruz yardım piliiiis.
Hediyeler dağıtılırken sıra Ömer'e gelince bizim kızda bir heyecan; ama o da ne? Ömer'e İz çıkmış, İz'e Defne, Defne'ye Ömer; ölümcül kombinasyon resmen. Defne'nin kendisine hediye alacağını duyunca çarpık çarpık gülermiş, bir de belli etmemek için dudaklarının kenarını ısırırmış. Neyse ben yine maddenin buhar haline geçmeden bölümümüze dönelim tekrar.