Değişik bir bölüm yorumlaması oldu farkındayım ama gelelim doğum gününe.. Kötü hava koşulları sebebiyle göremediğimiz doğum gününe bir dönüş yapacağımıza, inanmaya devam edeceğim. Defne'nin "Her tekneye bindiğinde hatırlayacağı o şahane anı" merak eden, bir milyon insan bulabilirim çünkü. Ömer'im İplikçi'm, tamam ayakkabı tasarımcısısın, tamam ayakkabı şirketin var, tamam vallahi inandık ama her hediyen de ayakkabı içerikli olmak zorunda değil. Yok ya ne kıskanıcam, ne kıskandığım için böyle konuşucam. Evet kıskandım, rahatladınız mı? Çıta nerede gene göremiyorum, hani balonlar son noktaydı? Defne'yi sevgilisi olarak hayal ettiği ilk anda, ayağında düşlediği ayakkabıyı tasarlamak da ürettirmek de vermek de, cümlenin başı neydi, vallahi kıskanmıyorum. Helal olsun sana koca yürekli über romantik adam! Ömer’in ilk tutulduğu an.. Böyledir, ne kadar zaman geçerse geçsin ya da neler yaşanırsa yaşansın ilk tutulduğumuz anın bizdeki büyüsü bambaşkadır. “Ben bundan sonra bu insanı görmeden yaşayamam” dediğimiz o an.. Lakin Defne, ayakkabıları fırlatmasaydı iyiydi, hoş değil, ben Ömer olsam bozulurdum. Defne'sinin kötü anılarını silmek suretiyle, annesinin almadan gittiği dans ayakkabısını tasarlamak ve bir gecede ayakkabı yapmak da işin başka bir son noktası tabii. Ayın altındaki en şanslı kızsın Defne ve biz size bayılıyoruz!
Daha önce beraber olmuş ve aynı yatakta da uyumuş iki yetişkin neden aynı odada kalamazlar? Çünkü Ömer'in canına tak etmiştir Defne'nin bu halleri ve biraz da Defne yaklaşsın, içinden geldiği gibi davransın, çekinmesin, kabuğunu kırsın ister. Güzeldir, severim. Fikir şahane ama icraat yine sıfır, burada da sıfır. Bir saat sonra yine aynısı olacaksa mantıklı tarafı yok. Ömer gene Defne'ye yaklaşıyor ve çalan telefonla ben taşikardi geçirmeye başlıyorum. Yine de "Kurutma, kuru, kurut, kuru, oda, elektrik" ve "Saç kurutma makinası" çağrışım oyunu efsaneydi, yerlere yattım. Bölümün "romantik komedi" yakıştırmasını taşıyan ve içinde ikisini birden barındıran tek anıydı diyebiliriz bile..
Defne'nin eksik yanlarını tamamlayan Ömer'ler ve Ömer'e nefes olan Defne'ler.. İşte DefÖm'ün aşkının, en sevdiğim tarafı. Kendi yaşadığına benzer durumda bile, kendisini aklamak adına alt yapı hazırlamak yerine, Ömer'e yoldaş oldu aslında Defne, yol gösterici oldu. “Sezgi, tecrübeden süzülmüş akıldır derler” sözünü hakkıyla gösterdi. Bu konuda da zaten Defne’den tecrübelisi evrende yok.. Manipüle etmenin ne kadar yanlış olduğunun altını çizdi de, gene en son kaybetme korkusu ağır bastı. Eğer Defne, o arabada bu ufak barıştıma oyununu itiraf ederse, aslında çok sevinicem. Bu kocaman bir adım olacak Defne için.
Defne’nin, Ömer’i sevdiğini dile getirmesine bayılıyorum. Sırrı Ömer biliyor mu bilmiyor mu kısmına en son değinmek istedim, okuduğunuzda bilmediğini düşünen yerlerimin, ağır bastığını göreceksiniz. Yani, tüm bu yaşananlar, Defne’nin geçmişten gelen acılarına Ömer’in tanık olması, Defne’nin tüm eksik yanlarını Ömer’in tamamlaması, Ömer kiralık aşk oyununu öğrendiğinde daha kolay aşmasını sağlayacak aslında. Bizim yaralarımızı saran insanlardan çok, yarasını sardığımız insanlara bağlanırız. Defne ve Ömer için de geçerli bu durum. Ömer, Defne olmadan nefes alamayacağını düşünüyor. Defne’den vazgeçmek, imkansız geliyor Ömer’e. Kendimizden saklanan şeyleri öğrendiğimizde yıkım, karşımızdaki insana duyduğumuz sevgiyle doğru orantılıdır aslında. Aynı şekilde, affetme ihtimalimiz de. Ne olursa olsun tekrarlıyorum, Ömer’in ilk tepkisi dehşet büyüklükte olacaktır ama sonrasında eskiye göre kolay aşacaktır bu durumu. Belki toz pembe rüyasından uyanacaktır, gerçekler de acıtacaktır canını ama öldürmeyen acı güçlendirecektir, her ikisinin de aşkını..