Merhaba Sevgili Kiralık Aşk Ailesi, hayat biz planlar yaparken başımıza gelenlerdir demeye doyamadık. Tam da bu noktada, "hayaller&bölüm" demek yerine, Kiralık Aşk, biz hayaller kurarken, karşımızda bulduklarımızdır demek istiyorum. Kiralık Aşk'ı ilk bölümünden beri izliyor, biraz daha sonrasından itibaren de sosyal medyasını takip ediyorum ama yorumlamaya başlayışımın 19. haftası.. 29. bölümle başladım ben Ekranella'da yazmaya.. Neden 29 biliyor musunuz? Sesimi, arkadaş çevremden öteye duyurmanın vaktinin gelmiş olduğunu düşünmüştüm çünkü. Ömer, "Ben bulucam Defne, bitecek bu iş.." dediğinde, çarpan kalbimi ve bölüm biter bitmez yazmaya başladığımı hatırlıyorum. Defne'nin çok fazla ileriye gittiğini düşünmüş ve artık yeter demiştim, uzun uzun da açıklamalı bir bölüm yorumlaması yapmıştım. Bugün üzerinden 19 hafta geçmiş, sır durduğu gibi durmakta. Dahası, Ömer ortada bulmaya değer bir şey olduğunu düşünmeyi de bırakmış, meğer Defne kendisine geldiğinde, gerçekten de halletti geldi zannetmiş. Artık kafasında neyi nereye koyduysa, inandığı her şeyi alaşağı edecek şeyi Defne parayla nasıl kapattıysa, Ömer'in takdiri mi dersiniz, aşk mı siz bilirsiniz. Her bir bölümü, birden fazla kere izledim ben de, Kiralık Aşk'ın.. Tesadüftür ki, Star Tv’de yayınlanan tekrarlarda, cuma sabahına denk gelen bölüm 15. bölümdü.. Defne diyor ki, 15. bölümde, "Ömer'e her şeyi anlatacağım.." Akşamında yayınlanan, 49. bölümde de Defne aynı şeyi söyledi, Ömer'in her şeyi bilmeyi hakettiğini.. 34 hafta geçmiş, sır hala aynı yerde.. Dahası, katlandı da katlandı, katran karası oldu, benim gözümde.
"Dünyayı sırlar ayakta tutuyor.." diyen Neriman İplikçi, tam olarak Şebnem kendi sırrını paylaştığında, öyle bir çirkefliğe girdi ki, bir insan hiç mi aklını ağzının önünde tutmaz diye ben de düşündüm. Şebnem, eski nişanlısını Alp'e, 'ortağı' olarak tanıtmış, SKANDAL!! Ben de böyle bir şey görmedim, ayıp ki ne ayıp. Şebnem'e dönüp, "Kanka bunu neden bu kadar abarttın?" diye soracağım, çünkü bizim sırrımız, onun sırrını döver. Gerçekten döver. Bizim sırlarımızın yanında, Şebnem'in ki bir hiç. Alp, Ömer'in yaşayacaklarını öğrendiğinde, gidip Şebnem'den özür dileyecek, kesin bilgi, yayalım. Hayır, Şebnem eski nişanlısıyla Alp'i aldatmış falan olsaydı anlayacaktım olayı ama sadece bir tanecik yalan söylemiş. Tek bir yalanı savunacak noktaya gelecek ne yaptım bu hayatta? Kiralık Aşk'ın müptelası oldum^.^ Teşekkürler.
"Söyleme sırrını dostuna o da gider söyler dostuna.." demişler, zavallı Şebnem. Sırrını son dakika, Neriman ve Defne'yle paylaşmasa, bugün evli barklı bir kadındı, hazır zengin koca da bulmuştu, sırtı yere gelmezdi. Hayır, kanka bugüne kadar tutmuşsun içinde, Gökhan'la aynı iş yerinde çalışmışsın, ortakmışsın, düğüne gelmesi mi battı? Gökhan seni tehdit falan etse Alp'e söylerim diye, gene anlayacağım telaşını da, aynı ortamdayken etikti de düğünde mi etik değil bu durum? Anaydan babaydan mı korkuyon? Ortaksınız işte, aşmışsınız eskileri, bak bu kadar basit. Şurada iki düğüne geldik, eğlenecez, sen ille de evlenecem şamatasındasın. Kırk yılda bir, farklı bir mekan, açık hava, olmadı otel odası, hayallerimiz Nirvana'da ama empatiden ölecektik senin yüzünden.
Şebnem'le Gökhan'ın eskiden nişanlı olduğunu öğrenen Kiralık Aşk oyun kurucuları, kendi sırları olmadığı için ulu orta yemek masasında konuşabilecek gıybet seviyesindeler. Koriş'ime katılıyorum, Şebnem herkesi ayakta uyutmuş, bir tek damat bilmiyor, olaya kooooş. Ne demek damat bilmiyor, en çok damat bilecek diye düşünmekte haklı olduğu konusunda sabit fikirli Ömer'im İplikçi'm, Alp'e her şeyi anlatmak üzere, adayı terketmeye kalktı önce. Neyse ki, Kiralık Aşk oyun kurucuları açtılar kollarını da, "Gitmeğğğ!" dediler. Ömer İplikçi, böyle bir sır vakası başına gelse, kızarmış, sevdiği herkesi, her şeyi yeniden sorgularmış, dünyası tepetaklak olurmuş. Demek ki sırlar vakası başına gelse, gezegeni yakacak kafada. Ömer için, bir yalanın üzerine gelecek kurmak, asla mümkün değil.. Hayırlısı be gülüm, Sude'nin yalanına kızıp duvarları parçalayan, sevdiği herkesin yalanlarını öğrendiğinde, üç katlı evi yakar geçer. Yani aslında bu olayın Ömer'in evrilmesiyle alakası yok bence, ne kadar evrilirse evrilsin ilk verdiği tepki dehşet büyüklükte olacaktır Ömer'in, olsun da. Evrim dediğimiz şey, kendisini öğrendikten kısa bir süre sonrasında gösterecektir, o da affetme kısmında. Her ne kadar şimdi, bir daha nasıl güvenirdim, inanırdım, bir daha nasıl severdim diye düşünse de, koskoca Ömer'im İplikçi'm de neleri atlattı bunu da atlatır elbet.
Gel gelelim benim meseleme, artık ekranın bu tarafından bile Ömer'in yüzüne bakamayacak durumdayım ben. Siz oyun kurucular ve bir tanecik Defo'ciğim, Ömer'in yüzüne nasıl bakıyorsunuz? Barış Arduç'la yolda karşılaşsam, Koray gibi bi "Ayhh!" tepkisi verip, "Ay dur sen Ömer değildin bi an şey oldum," diye yerin yedi kat dibine girecekmiş moddayım, gerisini varın siz düşünün. Şimdi Defne'nin, Sinan'ın, Neriman'ın, Koray'ın ve Necmi'nin yaptığı, "EMPATİ" denen mereti, biz 49 haftadır yapıyoruz, onlar bi geç kaldılar. Onların da benimle beraber, empatiyi çoktan geçip utanma aşamasına gelmeleri gerekmekteydi. Eşofmanlı Şevket Hoca burada olsaydı derdi ki, "Ya yeter ya, vallahi yeter ya, bu da zihin yeter yordunuz ya, bu ne ya. Çocuklar bu empatileri yaptık, bunları flashbackle yaptık, bunları ne bilim ben çekle yaptık, bunları biz burda engel ile yaptık. Sinan'a, Ömer "Beni bir kez kandırırsan bu senin hatan, ikinci kez kandırırsan bu benim hatam.." dediğinde yaptık, Alp'in dağ evine gittik yaptık, Defne tasarımını Tranba'ya sattığında yaptık, Sapanca'da her bir kafadan yaptık asıl. Ama yeter vallahi tekrar tekrar bu benim kalbim sıkışıyor.." Kıssadan hisse, herkesin tuttuğu empati kendisine be güzel kardeşlerim, ötesine geçebilseniz gene anliciiiğim, ayakta alkışliciiiiğim, ama "His" 10 numero, icraat 0 numero.