“Targaryenlar her zaman deliliğe yakın dans ettiler. Babanız bu konuda ilk değildi. Kral Jaehaerys bir keresinde bana delilik ve yüceliğin aynı madeni paranın iki yüzü gibi olduğunu söylemişti. Bir Targaryen doğduğunda tanrılar parayı havaya atar ve dünya da nefesini tutarak nasıl düşeceğini beklerdi,” der Barristan Selmy Dany’ye kitaplarda.
Aslında diyalektik George RR Martin’in sıklıkla başvurduğu bir anlatıdır ve Martin’in diyalektiği çoğunlukla ironi üzerinden yürür: Evrenin en büyük kılıç ustası Jaime kılıç elini kaybeder, karakterlerin en dürüstü Brienne asla açıklayamayacağı bir olay yüzünden korumaya yemin ettiği insanı gözlerinin önünde ölüme teslim eder, en onurlu şövalye Barristan korumakla yükümlü olduğu iki kralın ölümünden dolaylı da olsa sorumludur, cüce oğlunu hayatı boyunca hayat kadınlarıyla birlikte olmakla suçlayan Tywin oğlu tarafından bir hayat kadınıyla birlikteyken öldürülür,
Üstüne üstlük bu diyalektik, serinin genlerine de işlemiştir. Karakterler asla olanca kalınlıklarıyla siyah ya da beyaz olarak çizilmez, bizim hayatımıza olanca yakınlıklarıyla; hatalarıyla ve doğrularıyla canlı kanlı kişiliklerdir. Tolkien okulundan kesin olarak ayrılır bu haliyle, Tolkien gibi insan doğasının korkunç özelliklerini doğa üstü yaratıklara dağıtmadığından (orklar=saf kötülük, elfler=kibir) karakterlerini kurgusal özelliklerden mümkün olduğunca uzak tutmayı, onları hem siyahla hem de beyazla yoğurmayı başarır. Hatta ironik şekilde, Tolkien’in tek gri karakteri olan ve filmlerde Sean Bean’in canlandırdığı Boromir’i ilk kitabın sonunda öldürmesine paralel olarak Martin de yine Sean Bean’in canlandırdığı ve serinin tek düz beyaz karakteri olan Ned Stark’ı denklemden çıkarır.
Peki Martin’in yarattığı griliklerle bezeli bu evreni kısa da olsa bir anlığına siyah ve beyaza ayrıştırmaya, bu ikilikleri göz önüne sermeye çalışırsak ne olur? Benioff ve Weiss bu sorunun cevabını aramış ve ismiyle müsemma House of Black and White (Siyah’ın ve Beyaz’ın Evi) çıkmış ortaya.