Buraya yazıyorum, haftaya geri almak durumunda kalmayacağıma, yüzde yetmiş seksen arası bir ihtimali de veriyorum. O konteyner boş. Levent-Ali hikayesi çözülmeden, Haluk’un Güneş saplantısı kitabının açılacağını sanmıyorum. Zira iki üç bölümdür patır patır dökülüyor sırlar. Tamam, sıkıldık bir türlü çözülmeyen sırlardan dedik ama böyle yokuş aşağı boşa takıp gideceğinizi de tahmin etmedik sevgili senaristler. Bir fren pedalı olacak oralarda, ortada, söyle ayağınızın ucunu dokundurtsanız iyi olacak. Güneş tek bir tablo ile geçmişini defalarca kez baştan yaşadı, uykuları kaçtı, kadın o konteynerı görse arkasına bakmadan, değil İzmir, Antartika’ya filan göç eder herhalde. Kendi başına nereye isterse oraya kaçabilir valla, kızların bi küçük gönül meseleleri var, elleşmeyelim. Bu arada o tablo ilk çıktığında, ben Ekranella ailesiyle buluşmamıştım, o yüzden tepkimi şimdi koyacağım. O tablodaki Güneş, bayağı şimdiki Güneş. 97 yazındaki Güneş’i gördük, gerek Haluk’un fotoğraflarında gerek flashbackler'de. Çok saçma, yani Ahmet, Güneş’in büyümüş halini hayal etti, ondan öyle çizdi gibi bir yere bağlamaya çalışmışlar gibi sezinliyorum ama olmamış, kusura bakmayın. Bu da burada küçük minnak bir olumsuzluk olarak dursun.