Geçtiğimiz hafta, Yiğit’i Nihat’ın ellerinde bırakmıştık. Yiğit’i getiren arabada bulunan takip cihazı nedeniyle Yiğit’in aralarındaki köstebek olduğunu düşünmüşler ve kendi adalet sistemlerini uygulamaya koymuşlardı. Yiğit’i “konuşturmak” için türlü işkenceler uygulayan Nihat, tabii ki Yiğit’ten istedikleri duyamadı. Çünkü Yiğit’le ilgili hala öğrenemediği iki şey vardı; Yiğit kendisine hain dedirtmektense ölmeyi tercih eder ve Yiğit asla kendisine ve ailesine yapılanı karşılıksız bırakmaz! Ki bırakmadı da… İnce bir tezgâh ile Nihat’tan intikamını aldı. Derya, Nihat’ı oyalayacaktı ve Yiğit de Nihat’ın sorumluluğunda olan paraları sahteleri ile değiştirerek suçu Nihat’ın üstüne yıkacaktı. Çünkü Nihat, Derya ile baş başa zaman geçirirken mühürlemesi gereken kutuların başında da olmayacaktı. Yiğit’in planı tıkır tıkır işledi, Hakkı da bu işten Nihat’ın sorumlu olduğuna ikna oldu lakin Nihat, bu işin içinde Yiğit’in parmağı olduğunu tabii ki anladı. Kiralık katillerini Yiğit’in üzerine saldı ve Yiğit’in canından kat be kat daha kıymetli bir şeyi ellerinden aldı: Annesini… Ve geride kocaman bir acı, daha büyük bir intikam duygusu bıraktı. Bana kalırsa, Nihat da çok yaşamaz ve hatta ölümü Yiğit’in ellerinden olur. Sadullah’ın sandalyesine tekme atamamıştı ama Nihat’ın boynuna ilmeği kendi elleriyle geçirir.