Emir bu kararsızlıkla boğuşurken, Derya ise bir uçurumun kenarında duruyordu. Ya o uçurumdan aşağı Nihat’ı, dolaylı yoldan da Yiğit’i itecekti ya da tek bir adımla kendisi uçurumdan aşağı savrulacaktı. Derya’yı sorgulayan komiserin gözünden hiçbir şey kaçmamıştı tabii ki… Derya’nın üvey babasını öldürdüğünü biliyordu, peki bunca zaman neden saklamıştı? Tabii ki doğru anı bekliyordu. En güçlü hamlelerini, en doğru anda yapacaklardı ki kesin sonucu alabilsinler. Derya’nın her yanı sarp kayalıklarla dolu… Nihat’ı ayrı dert, Yiğit’i ayrı, komiser ayrı dert… Ki tüm bunların arasında bile başkalarına derman olmaya çalışıyor ve onlar için endişelenecek zamanı buluyor. Derya, her şeyi tek başına ve en çaresiz şekilde yaşıyor. Geceleri korkudan kafayı yiyecek hale gelirken, gündüzleri en sahici gülümsemesini yüzüne yerleştirip hayatına devam ediyor ve ben Derya’ya çok üzülüyorum. Umarım tüm bu Nihat olayının sonunda yine paramparça olan Derya olmaz.