Marg, Big Jim’in kim olduğunu biliyoruz ama sizin karakterinizi tanımıyoruz daha. Siz anlaşıyor musunuz Big Jim’le, ilişkiniz nasıl?
Norris: Alev, alev.
Helgenberger: Evet, aynen. Alev alev. Birlikte çektiğimiz bir bölümü yeni bitirdik.
Baer: Nerede olduğunuzu söylesenize..
Helgenberger: Şeydeydik…
Norris: Kuş kafesinde.
Helgenberger: Kuş kafesinde, evet. Beraber, dev bir kafesteydik. Hem felsefi konuşmalar yaptık, hem de Chester’s Mill’in gündelik hal ve gidişi vardı. Çok eğlenceli bir bölümdü.
İlk iki sezon çok başarılıydı. Bu sezon bizi onlardan daha ötede neler bekleyebilir?
Baer: Gerçekten izleyici bir sürü musibete tanık oldu. Kelebekler, mahsul yiyen tırtıllar, asit yağmuru ve iklim değişikliğiyle gelen daha bir çok şey. Şimdi biraz daha karakter odaklı ilerleyeceğiz. Marg’ın karakterinin nelere sebep olacağını, oradan nasıl kurtulabileceklerini izleyeceğiz. Kubbenin niye orada olduğunu öğreneceğiz.
Schlattmann: Bu sezonun sonunda her şeyi öğrenmiş olacaksınız. Görmediğiniz çok az şey göreceksiniz ama daha önceden bildiklerinize bambaşka bir açıdan bakacaksınız. Mesela Marg’ın oynadığı karakterin aslında hep Chester’s Mill’de olduğunu öğreneceksiniz, onu şimdiye kadar niye görmediğinizi de tabii. Eva isimli yeni bir karakter de aynı şekilde. İlk kez göreceksiniz ama aslında hep oradaymış. Aslında bu sezonun hikayesinin temel dinamiği de bu. Nasıl oluyor da oluyor?
Dean, ikinci sezonda en sevdiğin sahne hangisiydi?
Norris: Galiba, karıma veda edişimdi. Sezonun final bölümündeydi. Evet, favori sahnem oydu. Big Jim’in bütün deliliğine karşın karısının ölümüyle yüzleşen birinin içindeki insanlığı ortaya çıkarışını gördük. Bir oyuncu olarak bu duygu düzeyine erişmek ilginçti, güzeldi.