Kafanızda muhtemelen “Peki şampiyonluklar ne ayak?” diye bir soru oluştu mu? Hemen oluşturalım. Bu işin klasik spor sektörüyle en fazla karıştırılan, karşılaştırılmasına sebep olan “Bunu izleyeceğine git de boks izle,” yorumu yaptıran kısmıdır şampiyonluklar, ünvanlar ve kemerler. Dünya şampiyonlukları, ağır sıklet şampiyonlukları, takım şampiyonlukları gibi bilimum şampiyonlukları kazananlar neden deli gibi kutlama yaparlar? Üniversite sınavında istediği okulu kazanmış bir karakteri oynayan oyuncunun yerine koymak gerek o güreşçiyi de. Güreşi bir dizi olarak kabul edersek, güreşçileri de oyuncu olarak kabul etmek gerekir. (Tabii tamamen fizik kullanımına dayalı bir sektörde yer alanların hepsi aynı zamanda gerçek sprocu olmak zorunda aynı zamanda.) Zaten olay şampiyonluktan ibaret de değildir. Profesyonel güreşte şampiyonluk maçlarından daha fazla, ortada bir ünvan bulundurmayan, bir hikayeye dayanan maçlar var.
Hikaye, işte üstte yazılanların birleştiği nokta. Profesyonel güreş bir hikaye yazma ve canlandırma işidir. Ve bu hikayeler akla gelmeyecek kadar çeşitlidir. Klasik şampiyonluk mücadelelerinden sevgilisine göz koyan güreşçiyle kapışanlara, biri diğeriyle dalga geçti diye birbirine düşman olan iki kişinin mücadelesinin dallanıp budaklanmasından kardeş kavgalarına (Evet kardeş) ve çok daha uç noktalarda hikayelere kadar sonsuz sayıda seçeneğimiz mevcut. Bir güreş organizasyonunu asla sona ermeyen ve içinde şimdiye kadar kullanılmış her dizi konusundan bir şeyler bulundurabilen bir dizi olarak gördüğümüzde işi daha kolay anlamlandırabiliyoruz. Aynı şey karakterler için de geçerli. Şimdiye kadar yazılıp oynanmış binlerce güreş karakteri (gimmick) var. Maskeler, giyilen ilginç taytlar her şey buna dahil. Taraf tutma, arenadaki seyircinin birinin adını bağırması ya da benim Twitter’da “Hadi kardeşim alırsın bu maçı,” yazmam da buna dayanıyor. İşi spormuş gibi gösteren ama aslında diziyle en büyük benzerliklerden biri burası. Tıpkı Game of Thrones izlerken Joffrey’den nefret etmemiz gibi ya da MedCezir’de Yaman Orkun’a her kafa attığında sevinmemiz gibi bir şey güreşte taraf tutmak da. Davranışları, hali ve tavrı dolayısıyla sevdiğimiz ve sevmediğimiz karakterleri belirleriz. Güreş de kendi içinde iyi karakterleri ve kötü karakterleri belirler zaten. Temel dizi çatışması da iyiler (sevilen) ve kötüler (sevilmeyenler) değil mi zaten?