Her sezon bir tarih dersi veriliyor. Titanik’in batmasını takiben, marksizm, kadın hakları hareketi, sınıf mücadelesi, savaş, orta sınıfın yükselişi…
Downton Abbey’de herkesin bir sırrı var ve bu en beklenmedik anda ortaya çıkıyor. Herkesin hayatında yaşanabilecek olayları dizi öyle şık ve zarif bir biçimde paketleyerek sunuyor ki, gerekirse en utanç verici hallerin bile üstesinden usül ve diplomasiyle gelinebileceğini görüyoruz.
Downton Abbey’de harika karakterler var. Grantham Kontu, sinirli, huysuz ama aynı zamanda affedici bir adam. Amerikalı karısı Cora da bazen şiddetli tepkiler verebiliyor. Dizinin çoğunda aslında çokbilmiş Mary’i izliyoruz. Ama böyle dediğime bakmayın Mary ilginç ve dirayetli bir karakter. Sonra en zor durumlarda bile metaneti kaybetmeyen Carson, kendini işine adamış Miss Hughes, manipülatif uşaklar… Downton Abbey’de sevilecek çok karakter var.
Kimileri eski bölümlere bakarak Lady Edith’in kötüler arasında olduğunu iddia edebilir,ama bana kalırsa Edith, Downton Abbey’nin belki de en özgürlükçü ve heyecan verici karakteri. Anlaşılamamış ve insanların sürekli onu küçümsemesi ve emir vermesinden bıkmış bir karakter. Dizi ilerledikçe ve yolunu buldukça zaten çiçek gibi açtığına da hep birlikte tanık olduk.
Maggie Smith tarafından canlandırılan Kont’un annesi, (Dowager) Kontes Violet, sert yorumları, ağır konuşmaları, huysuzluğu, inadı ve kıvrak zekasıyla tanınan efsane bir karakter. Her söylediği çerçeveletip duvara asılabilir.