Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
KÖŞE YAZISI
”Kadınız ya!”

image

Türk dizilerinde kadınlar genel ülke hegemonyasına uygun olarak yazılır. Evinin kadını, çocuklarının anası, namusunu koruyan kocasının istek ve emirlerine uygun yaşayan bir tipolojide yani. En okumuşu etmişi bile er’inin gönlünü hoş etme çabasındadır. Mutlaka olmayacak bir yerde işleri sarpa sarar ve yine erkeğine muhtaç, erkeği olmadan bir işi beceremeyen saçı uzun aklı kısa olarak gösterilir. İstisnalar yok mu peki? Olmaz mı elbette var. Ama o istisnalar bile erkek onları itip kakmadan aşık olduğunu anlayamaz misal. Ben seni seviyorsam sana erkeklik taslamak zorundayım artistliğine kurban edilip seyirciye ”vay bee! ne erkek!” dedirtmeden aşık ettirilmez. Yeşilçam geleneğinden gelen algı maalesef bir kaç istisna dışında kırılamadı gitti vesselam. Benim bu hafta değinmek istediğim ise içindeki kadın karakterlerin tamamen erkek hegemonyası altında yaşayan Karagül kadınları.

image

Karagül'ün, yöre dizisi olması hasebiyle içindeki kadınların günlük sorunları da o coğrafyanın gerçeklerinden müteşekkil doğal olarak. Bütün kadınlar elalem ne der baskısına göre yaşamak zorunda bir kere. Evdeki erkeğin söyledikleri sorgulanamaz, zinhar karşı çıkılamaz baskısı ile yetiştirilmişler. Erkek iki veya  üç kadın alıp çocuk peydahlayabilirken kadın flört etmeye kalkarsa eğer ki nüfuslu bir ailenin kızıysa hele, sevdiği öldürülmek suretiyle ekarte edilir kızsa eve kapatılarak cezalandırılır. Nikah üstüne nikaha alınan kadınlar erkek çocuk doğuramıyorsa dövülerek çocuğu düşürülür, doğurduğu erkek çocuk sakatsa eğer evde hizmetçi konumunda yaşamını idame etmesine izin verilir. Çünkü kadını kendi ailesi sakat çocuğuyla kabul etmez. Bu yazdığım özelliklerin hepsi dizi kadınlarının hayat gerçekleri. Ne acı ki yöre kadınlarının da gerçeği. Yani karakterlerden hiçbiri ”vay arkadaş bunu yazan senarist amma da ruh hastasıymış” diyeceğimiz uçuklukta değil. Bu kadınlar var. Biz metropolde yaşarken görmüyoruz sadece. Gerçi bu kültürle yetişmiş  büyük şehire göçen ve varoş diye tabir edilerek mimlenen bölgelerde de aynı hikayeler tüm gerçekliği ile yaşanıyor maalesef. 

Yıl olmuş 2015 hala mı yöre dizisi, hala mı ağalık? diyerek ”kıro dizisi” olarak tabir edilen bu dizide kadın karakterlere sistematik bir şekilde adım adım kimlik kazandırılması ise görmezden geliniyor maalesef. Kadınların fıtrat gereği aşağıda olduğu algısının empoze edildiği bu ülkede, bırak aldığı kararı, aldığı nefese bile ambargo koymaya çalışan bu sistemde kadınların yaşadıklarını bu kadar gerçek gösteren başka bir dizi yok. Kıro olmayan, şehirli insanların anlatıldığı sevdiği erkek için beynini aldırmış gibi davranan kadınların olduğu diziler çok harika giyinmiş, taktığı takılar enfes diyerek ne acı ki hem otoritelerce hem de kadınlar tarafından baştacı edilir. ”Sosyal medyada Karagül niye konuşulmuyor?’un resmi de tam olarak budur aslında o ne giymiş bu ne takmıştan başka hiçbir şeye baktırmamaya odaklayan sistem. Bütün bu negatif etmenlere rağmen Sosyal medyada en az konuşulan ama hali hazırda tüm izleyici kategorilerinde en çok izlenen dizi olma ünvanını da elinde bulundurması da çok acayip. 

image

Karagül kadınları, dizideki herkesin kabusu olan Kendal’a rağmen kabuk kırıp ses yükseltiyor. Kendal aslında kadınları öğüten bu sistemin birebir kişileşmiş hali bana göre. Kendal’ın yaptığı ve mutlaka eninde sonunda bir kadının zarar gördüğü her manyaklık, sistemin yaptıkları ile birebir örtüşmekte. Bir kötü karakter ancak bu kadar kötü olabilir deriz ya hani, Kendal ‘bizatihi’ sistemin kendisini temsil ettiği için bu kadar gerçek. ”Yuh ya! Bir insan bu kadar aşağılık bu kadar alçak olamaz” desek de aslında sistem kadınlara  tam da o kadar aşağılık ve alçak şekilde işliyor. Yıl olmuş 2015 ama hala çalıştığı için namussuz sayılan, boşanma kararı aldığı için benzip dökülüp diri diri yakılan, güzel olduğu için nefis uyandırdığı gerekçesiyle yüzüne kezzap atılan kadınların olduğunu gösteren, söyleyen, unutturmayan, farkındalık için yanan ateşe su taşıyan kim varsa ben onu izlerim arkadaş. Varsın kıro dizisi desinler. (çok da umrum sanki) Modern kadının meta olmadığı dizi yazsınlar onu da izlerim. Kadına pozitif ayrımcılık hiçbir mecrada yapılmıyor madem okumuş etmiş eli kalem tutan senaristler bari pozitif ayrımcılık yapsın. Sistem böyle gelmiş diye böyle gitmesin demek bu kadar zor olmamalı.  Erkan Birgören ve ekibi kadını koruyorsa, Seray Şahiner kadını alçaltmıyorsa onların yazdığını seyrederim madem. Kadınsam madem, kendi cinsime ayrımcılık yapmak en doğal hakkım. Bu ülkede hala okula gönderilmeyen kız çocuğu sayısı korkunç boyutlardayken, çalışan kadına potansiyel seks işçisi olarak bakan cahillikte bir dünya kadın varken; erkek kafasıyla çocuk yetiştiren kadınları eğitmenin yolu televizyondan geçiyorsa madem, senelerdir erkek ne yaparsa doğru yapar şiarıyla empoze edilen algıyı yıkmak, televizyon için yazan çeken ve yayınlayanın namus meselesi olmalıdır. Namus vajina ve peniste değil fikirdedir çünkü. Ve insan namusunu başkası için değil kendisi için korur.

Satırlarıma son verirken Karagül'ün son yayınlanan 64. bölümünde Melek karakterinin ”Kadınız ya!” dediği, ülke ve coğrafya kadınının resmini çizdiği tiradın videosunu ekliyorum. Sonuna kadar sabırla okuyan gözlerinize sağlık.

YORUMLAR




DİĞER KÖŞE YAZILARI