“Evet, hapishanede kimin yaşayıp kimin öldüğünü kim umursar? İsimlerini sabah gazetesinde okuruz ve bize bir şey ifade etmez. Yüzleri yoktur. İşin aslı onların yüzünü düşünmek istemeyiz. Gerçekte kim olduklarını bilmek istemeyiz, eğer düşünürsek evimize çok yakın vurulmuş olurlar. Ve her şey evimiz için değil midir? Nerede olduğunu fark etmeden kim olduğunu fark etmeden bir ev. Günün sonunda herkes dinlenmek ister, bacaklarını uzatabileceği bir yer olsun ister, evin ismi Oz olsa bile."
Her bir karakteri tek tek ve zevkle yazmak isterdim sayın okur ama bunu tek seferde yazsam hem siz okumazsınız hem de ben sizi yönlendirmiş olurum. Çünkü inanıyorum ki siz de benim gibi birilerinin fanatiği olup birilerinden nefret edeceksiniz. Ve ben yazarken sizleri yönlendirmek istemem. Size tek tavsiyem elinizde bulunan diziler biter bitmez –bana kalırsa bitirmeyi beklemeyin- bir an önce OZ’a başlamanız.
*Not: İzledikten sonra yaşayacağınız büyük boşluktan ben sorumlu değilim. Yerini doldurmanın imkansız olacağı bir diziye, bir baş yapıta başlayacaksınız çünkü. Diğer yazılarda görüşmek dileğiyle…