“Bir çeteye dâhil olmak bir dine mensup olmak gibidir. Uyman gereken kurallar, itaat etmen gereken bir lider vardır ve kalbinde sevgi olmalıdır. ‘Dostunu Sev’, ‘Çete Arkadaşını Sev’e dönüştü”.
Naziler, Zenciler, İtalyanlar, Müslümanlar, Eşcinseller, Latinler, Motorcular ve diğerleri gibi birçok grup ve her bir grubun gayet karizmatik bir lideri var. Ama unutmayalım ki liderler de ölür, otoritesi reddedilir. Oz’da da aynen böyle. Gücünü koruyamayan çete liderleri, liderliklerini hatta hayatlarını kaybediyorlar. Her biri kendi başına tek tek dizi olarak işlenebilecek gruplar ve liderler var. Başrol kavramı yok, tek kişi üzerinden yürüyen bir hikaye yok, sıkıcı bir an yok, keşfedilebilir bir hayat yok. İzleyen herkesin seveceği bir lider, dahil olmak istediği bir grup ve fanatiği olacağı birden fazla karakter var. Kısacası, bir zamanlar Game of Thrones yoktu, OZ vardı. Lannisterlar, Targeryanlar, Starklar yoktu; Zenciler, İtalyanlar, Naziler, Müslümanlar vardı. Ned Stark yoktu, Tyrion Lannister yoktu, Daenerys Targaryen yoktu, Joffrey Baratheon yoktu; Simon Adebisi vardı, Kareem Said vardı, Vern Schillinger vardı, Chuky Pancamo vardı, Ryan O’Reily vardı.