“OZ.
Oswald State Correctional Facility yani Oswald Maksimum Güvenlikli Cezaevi’ne sokaklarda verilen isim. Oz, geri kalmıştır. Oz, hak edilen cezadır. Birisini cezalandırmak mı istiyorsun? Onu ailesinden, kendisinden ayır; kendi türündekilerle bir yere kapat. Oz, zor kere zor zamandır.”
Daha birinci bölümün başında bu cümlelerle başlayan efsanevi dizinin toplamda altı sezon boyunca bize anlatmak istedikleri de aynen bu cümlelerin açıklaması, örneklemesi gibi. İlk bakışta sıradan bir hapishane dizisi gibi dursa da aslında bir hapishane dizisinden çok daha fazlasıdırOZ. Oz’un tanımını yapmam gerekiyorsa çok da şey söylemeye gerek yoktur aslında. Oz hayat gibi her şey var içinde; nefret, ölüm, ihanet, aşk, intikam, acı, neşe, sevinç, özlem... hepsi var.
“Amerika’da hepimizin kesin, vazgeçilemez haklarımız vardır. Silah taşıma hakkı gibi, sessiz kalma hakkı gibi. Ama devletin hakkı en fazladır. Bizi öldürebilir.”
1997-2003 yıllarında Tom Fontana tarafından her bölümü ve her karakteri özenle yaratılan ve tabii ki bir HBO yapımı olan Oz, birçok yönetmen tarafından çekilmiştir. İzleyen herkes için farklı bir yere sahip olmasının yanında, ilk izlediğim yabancı dizi olarak bendeki yeri ayrıca çok farklıdır ve öyle de kalacaktır. Acımasız hapishane koşullarını ve mahkumların psikolojilerini oldukça sert ve herkese hitap etmeyen bir dille ele alması da izleyenlere adeta hapishanenin içindeymiş hissi ve psikolojisi yaşatmaktadır. Uyuşturucu, tecavüz, çete savaşları, rüşvet gibi her türlü pis işin döndüğü Oz’da, mahkumlarla beraber gardiyanların da bu olaylara bulaşması diziyi tadından yenmez hale getirmiştir. En azılı mahkumların yer aldığı bu hapishanede kimin, ne zaman, nerede, kim tarafından öldürüleceği hiç belli değildir.