Narcos, tüm bu hikayeyi inanılmaz bir soğukkanlılıkla anlatıyor. Dizinin en önemli ve dahice fikirlerinden biri yakın dönem belgesel ve haber görüntülerinin dizinin içine yerleştirilmiş olması. Mesela uçağın havaya uçurulmasıyla biten bölümün ardından gelen bölüm arşivden edinilen gerçek arama kurtarma çalışmalarıyla başlıyor. Dizide ölen bir karakterin cenazesinde yine arşivden görüntüler kullanıyor. Böylece gerçekle kurgu sürekli birbirinin içine giriyor.
Dizi, bir katil olan Escobar’ın soğuk kanlı vahşetini gösterirken bir insan olan Escobar’ı da es geçmiyor. Telefonda on kişinin ölüm emrini “bana iki ekmek bir bira al.” düzeyinde veren bir adam telefonu kapattıktan sonra oğluyla futbol oynuyor. Metresini yatağa bağlayan adamla “en büyük aşkım” dediği karısını öpmelere doymayan adam aynı kişi. Dizinin belki de en büyük artısı bence Escobar’ı canlandıran Wagner Mauro’nun muhteşem oyunculuğu. Mauro hem karakter olarak hem de fiziksel olarak Pablo Escobar’ı kanlı canlı biri olarak karşımıza getiriyor. Diğer erkek oyuncuların hepsi rollerinde çok iyiler. Amerikan büyükelçisi dışında diğer kadınlar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim onlar biraz Brezilya dizisi kıvamında abartılılar. Zaten erkekler dünyasında bu kadınların kaderlerine sadece anaç ve abartılı birer figür olmak düşüyor.