Olaylar hikayenin en başından başlıyor. Kendi halinde bir kaçakçı olan ve genelde sigara, elektronik eşya gibi şeyleri sınırdan geçirmekte uzmanlaşmış Escobar’ın önüne kokainin ilk geldiği andan imparatorluğa uzanan süreci adım adım takip ediyoruz. Escobar Kolombiya’da mevcut hemen hemen tüm polisleri, gümrük noktalarını, işine yarayacak tüm devlet adamlarını satın almış bir mafya lideri.
Ve günün birinde önüne onu dünyanın en zengin 10 kişisinden biri yapacak ve Forbes’un listesine sokacak madde, yani Kolombiya’nın doğal mucizesi kokain geliyor.
Kaçakçılık için açılan yollar bu sefer Miami’ye kokain taşımak için kullanılıyor ve akıl almaz bir servet de bununla birlikte geliyor. Bu kanlı ve korkunç servet, peşinden de narkotiği, mafyayı ve sorunları da birlikte getiriyor.
Kokain Amerika’ya satıldığı için Miami’de 70’ler sonunda suç oranı zirveye vuruyor. İnsanlar bu büyülü beyaz toza ulaşmak için birbirini kırmaya başlıyor ve sonunda işin içine CIA giriyor. Ama Kolombiya’nın en güçlü kişisi Escobar’ı ele geçirmek kolay değil. Çünkü herkes ya satın alınmış, ya da satın alınamayacak durumda olanlar ise ölüm listesinde birer tık sadece. Cinayetler ardı ardına işlenmeye başlıyor.
Bir süre sonra ise bu cinayetler Escobar’ın histerisiyle birleşip, Adalet Bakanı olarak Kolombiya meclisine girmek istemesiyle ve uyuşturucu karteli olduğu için meclisten kovulmasıyla artık bir katliama dönüşmeye başlıyor.