Bir İktidar Stratejisi Olarak Biyolojik Yeniden Üretim
Haremdeki cariyelerin asıl bulunma sebebi, potansiyel olarak biyolojik yeniden üretimi sağlama görevidir. Padişah tarafından seçilemeyen cariyeler harem içindeki başka görev ve hizmetlerde kullanılmaktadırlar. Yeniden üretim sürecine dahil olmak cariyeye, sultanlığın yanı sıra siyasi olarak aktif olmanın, devletin geleceği üzerinde söz sahibi olmanın ve iktidarın kendisi olmanın yollarını açmaktadır.
Mahidevran Sultan tek çocuğu şehzade Mustafa ile biyolojik yeniden üretimde Hürrem Sultan'ın gerisinde kalmıştır. Bu durum ona haremde güç kaybettirmiş, iktidara olan yakınlığını sorgulatmıştır. Hürrem Sultan ise şehzadeleri Mehmet, Selim, Bayezid ve Cihangir ile iktidarını pekiştirmiştir. Padişahın birden fazla kadından birden çok çocuğunun bulunması, yani soyun padişahtan yürümesi, devletin devamlılığı ve iktidarını güçlendirmek adına atılmış adımlardır. Sultanlar açısından bu biyolojik süreç haremde var olmanın, hayatta kalmanın göstergesi olan siyasi yarış içinde atılabilecek en büyük ve en önemli adımlardır.
Yabancısı olduğu bir devlette, kölelikten sultanlığa yükselebilme, çıkarları adına adımlar atabilme yetisinin, asla bütünüyle kabul edilmediği bir aileye çocuk doğurmaktan geçmesinin, cariyeler açısından ne ifade ettiği önemlidir. Çeşitli sebeplerden hayatlarının kontrolünü kaybederek hareme köle olarak satılan cariyelerin, hayatları üzerindeki kontrolü yeniden kazanmalarının yolunun biyolojik üremeden geçmesi sancılı, çelişkilerle dolu ancak bir o kadar da kazançlı bir süreçtir. Doğrulan her erkek çocukla iktidar üzerindeki etkileri artmakta, cinsiyet ve ait olunan sınıf sebebiyle doğrudan elde edilemeyen hak dolaylı yoldan elde edilmektedir.
Cinsiyet, Sınıf ve İktidar
Devlet, erkek soylu ve kan bağına dayanan bir yönetim anlayışına sahiptir. Haremin varoluş sebebi, erkek soylu devlete hizmet etmek olarak görünmektedir. Kadınların siyasetten ve iktidardan uzak tutulmasının ardında hanedanın erkek çocuklarının doğuştan sahip oldukları yönetme hakkı üzerinde hak iddia etmelerine engel olma isteği yatmaktadır. Hanedan kadınlarıyla evlenen paşalar iktidar yolunda yüksek mevkilere gelebilmekte ancak her zaman padişahtan bir adım geride durmak zorundadırlar. Hanedan kadınlarının eşlerini boşayabilme hakları, evliliklerinin ve paşaların siyasi geleceklerinin sultanların ağzından çıkacak üç lafa kalması, paşaların çok da sağlam bir zeminde durmadıklarının, siyasi kariyerlerinin ve yaşamlarının bir anda sonlandırılabileceği anlamına gelmektedir. İktidara yakınlığın avantajlarını kendi çıkarları için kullanan paşaların idam edilmesi, hanedan ailesine sonradan katılanlarla doğuştan bu hakka sahip olanlar arasındaki çizgiyi iyice görünür kılmaktadır.
Sınıf farkı olarak niteleyebileceğimiz hanedan ailesinden olmak ya da olmamak iktidara ulaşımı ve gücün kullanımını etkileyen ve ona yön veren faktörlerin başında geliyor.
Saraydaki ''sınıfsal fark'', ekonomik sınıfa değil, bağlı bulunulan soyla ilgili bir sınıfa tekabül ediyor. Merkezinde sultanın bulunduğu ve onunla ilişkinin yakınlığına göre güç sahibi olunan bir iktidar sistemi üzerinden şekilleniyor. Diğer bir etken ise cinsiyetle belirleniyor.
Kadınların ikinci sınıf olarak görüldüğü bir düzende hanedan kadınlarının dahi yönetimde söz hakkı olmaması, onlara ayrılmış özel bir alan olan haremde bulunmaları ve padişaha olan kan bağı ya da yakınlıklarına göre söz sahibi olmaları harem içi sınıflı yapıyı belirliyor görünüyor. Haremin en yukarısında padişahın annesi ve hanedan üyesi olan Valide Sultan'dan sonra yine bir hanedan mensubu olan Hatice Sultan var. Hatice Sultan’dan sonra veliaht şehzadenin annesi olan Mahidevran Sultan, ondan sonra da yine şehzade annesi olan Hürrem Sultan geliyor. Gülfem Hatun hanedan ailesine mensup olabilme yetisini kaybetmiş olsa bile Sultan Süleyman'ın sefere uğurlanmasında sıradaki yerini alarak sadakatinin ona kazandırdığı konumda yer alıyor.
Sonuç
Muhteşem Yüzyıl'ın “tarihten ilham alarak kurguladığı” dizide gördüğümüz muhteşem hayatlar; askeri zaferlerin, zenginliğin ve saltanatın keyfini çıkaran karakterleri anlatmaktadır. Bu karakterler sınıf ve cinsiyet ayrımı gözeten bir mekân olan haremde, yaşam alanlarında en yukarıda bulunan karakterlerdir. İktidarla olan ilişkileri doğrudan olabildiği gibi dolaylı da olabilen bu karakterlerin hangi sosyal konumu işgal ettikleri, temsil ettiği değerler bakımından önemlidir. Dizinin yukarıdakilerin aşağıdakilerle olduğu kadar aşağıdakilerin de yukarıdakilerle olan ilişkilerine dayanan bir hikayeye yer vermesi, keskin çizgileri olan sınırların nasıl aşılabildiğini göstermesi, sarayın gündelik yaşamını ve özel durumlarını nasıl yansıttığını önemli kılmaktadır.
Devlet meseleleri ve siyasi ilişkilerden uzak, devlet yönetimine doğrudan katılma hakkı olmayan kadınlar için oluşturulmuş bir yaşam alanı olan haremin, devletin siyasi işlerinin görüşüldüğü divan kadar, belki de daha fazla yönetimde etkili olduğunu görüyoruz. Haremdeki iktidar Valide Sultan'ın biyolojik yeniden üretim, idam kararlarını engelleme, terfi kararlarını tartışma gibi yöntemler aracılığıyla siyasi iktidarı etkilediğini görüyoruz. Hanedan mensubu ve padişah annesi olmasının verdiği güçle iktidarın en yukarısında olması onu aşağıdakiler üzerinde karar verici pozisyona getiriyor. Aşağıdakilere verdiği onayla iktidarını pekiştiren Valide Sultan'ın onayını ve beğenisini kazanabilenlerin yükselme şansı elde etmeleri, aşağıdakilerin ilişkilerinde ne kadar dikkatli ve planlı olmak zorunda olduklarının da bir göstergesi. Valide Sultan'ın iktidarını ve otoritesini sarsan Hürrem'i kendine rakip görmesi ve onu kendi gücüyle yenmeye çalışması, sahip olduğu değerleri elinde tutmak istemesi iktidarın ve gücün paylaşılmak istenmeyen unsurlar olmasından ileri geliyor.
İktidar yarışına sıfırdan başlayanların ise yukarıdakilerden olabilmeleri için bitmeyen bir yarışın içinde olmaları, önceden planlanmış akıllıca adımlar atmaları gerekiyor. Sınıflarının ve cinsiyetlerinin dezavantajlarını biyolojik yeniden üretimle aşabilen kadınlar, sadece anne olmakla kalmıyor, iktidar yolundaki en büyük siyasi adımı atarak bir sistemin parçası haline geliyorlar. Bu sistemin bir parçası olamayanlar ise aşağıda kalmayı sürdürerek kazananların fark edilmesinde önemi rol oynuyorlar.
Harem görevlilerinin aşağıda ya da yukarıda olmaları ise iktidarın neresinde durduklarına göre belirleniyor. Valide Sultan'dan sonra en yetkili kişi olan Daye iktidarla birlikte yürüyor ancak aşağıdakilerin en yukarısındaki kişi olabiliyor. Kendinden daha aşağıda olanlara karşı buyurgan tavrı, ceza verme yetkisi ve yaptırım gücü onu sahibi olamadığı bir iktidarın aracı kılıyor. Cinsiyetsizliğinin avantajını kullanıp hem harem içinde hem de harem dışında iktidara en yakın kişi olarak var olabilen Sümbül Ağa için de bu durum geçerli. Sümbül'ün saraydaki ve haremdeki kilit rolü onu sınırları belirleyen, sınırların korunmasında yaptırım uygulayabilen bir konuma getiriyor ancak iktidarla olan ilişkisi iktidarı elinde tutanı takip etmekten, onun yanında olmaktan öteye geçemiyor. Aşağıdan yukarıya aklını ve hırsını kullanarak yükseldiğini gördüğümüz Nigar Kalfa için de değişmeyen iktidar ilişkisi, sınıf engeline takılıyor ve hanedan kanı taşıyanlarla taşımayanlar arasına kırmızı bir çizgi çekiyor.
Not: Yedi ödevin yer aldığı dosyadaki diğer yazılara ulaşmak için: Ödevimiz: Muhteşem Yüzyıl