Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Kim bu Muhsin Akgün?

Bir dönemin en ‘piyasa’ fotoğrafçılarından Yaşar Göksoy, Muhsin’i de çekmiş 1996’da.

Yaz tatili gelip çatıyor. Fotospor gazetesinde Görsel Yönetmen olarak çalışan dayısı Muhsin’i stajyer fotoğrafçı olarak gazeteye çağırıyor. Orada fazla kalmayan Muhsin, amatör sporlarla ilgilenen ekiple birlikte Günaydın’a transfer oluyor. Yaklaşık bir yıl hafta sonları kadın futbolu, amatör küme futbol maçları, basketbol maçlarını çekiyor. Ancak son kertede spor servisi ortamından hiç hoşlanmıyor. “Küfür, kıyamet; duramadım orada,” diyor. Ama aklı da bir yandan para kazanmakta. Neden? Çünkü agrandizör alıp evde kendi karanlık odasını kuracak. Gençler bilmez, büyüterek fotoğraf basmak için kullanılan bir aygıt bu, kocaman, hantal da bir şey. Okulda agrandizör var ama Muhsin’in gitmesi gereken başka kampüsler, katılması gereken eylemler var, bütün vaktini okulda geçiremeyecek kadar meşgul yani. “İstanbul’un her kantininde çay içmişliğim, her kampüsten arkadaşım vardır. Yıldız’da geçirdiğim kadar vakti İTÜ Taşkışla kampüsünde geçirmişimdir,” diyor.

Yine 1996, arkadaşı Umut’la (sağda) bir çekim gezisinde.

Bu kampüs ziyaretleri sırasında tanıdığı bir dost, Hakan Lokanoğlu, bir gün çıkardıkları dergiden, baskı geceleri sabahladıklarından bahsediyor. Hoop, Muhsin Sıraselviler’de bir binanın ikinci katında dergi ekibiyle birlikte sabahlamaya. Dergi, Roll. Ekipte Derya Bengi, Özay Selmo, Yücel Göktürk var. “Sonradan anlayacağım bu insanlarla tanışmış olmanın ne kadar kıymetli olduğunu. Kapanana kadar hiç Roll Dergisi ile dirsek temasımı koparmadım. Hala da hayatımda olan insanlar,” diyor.  

Sonra beklenen an geliyor, spor servisinde kazandığı parayı (20 milyon maaş, üstüne de Mavi Kart) biriktiren Muhsin kendi şahsi karanlık odasını kuruyor. Karanlık oda teyze evinin banyosu ama olsun. Akşam üstü girip 14 saat sonra çıktığı oluyor o odadan. Ev halkı uyandığında kahvaltı masasında kurumakta olan siyah beyaz fotoğraf baskılarıyla karşılaşıyor sık sık. “Taş çatlasa 10 adet baskı yapmış olurdum,” diyor. “Şimdi 14 saat çalışsam, yüzlerce fotoğraf çıkarırım. O teknolojiyle o kadar çok şey çöpe gidiyordu ki. Ayrıca şu an fotoşopla beş dakika almayacak işlemler için saatler harcanırdı o zamanlar.”

Okulda Bölüm başkanı Mehmet Bayhan’ın asistanı aracılığıyla bir iş görüşmesi yapıyor. Sigara içip içmediğini soruyorlar görüşmede, içtiğini öğrenince de “Sen şimdi kaytarırsın sigara içmeye çıkarak filan, biz burada sigara içmiyoruz,” diyorlar. Muhsin diyor ki “O dakika anladım ki, ben serbest çalışmalıyım. Birisinin hükmü altında çalışamam.” Bir işe girmiyor Muhsin, bekliyor. Bir yandan da okulu bitiriyor. Haziran vizelerine hazırlanırken bir arkadaş aracılığıyla Sofra, Gelin, Bebeğim ve onlara sonradan eklenen Mimoza dergilerinde işe giriyor. Editörü Seda Kaya Güler. Hayatının en güzel dönemlerinden biri başlıyor. Bir kere maaşı 50 milyon lira. Ayrıca, üniversitede bütün kampüsleri karış karış gezerken edindiği dostların bir kısmıyla da dergilerde yeniden buluşuyor. “21 yaşındayım, hayat güzel,” diye anlatıyor o günleri. “Emirgan’a taşındım. Bütün ekip birbirine yakın evlerde oturuyor, pazarları balığa çıkılıyor. Her gece gezmeler. Hani biz Baraka’ya çıkıyoruz, sen Safran’dasın, o dönem. 20 gün yatıyorsun, 10 gün çalışıyorsun.” Aylık dergi rutinini hemen kapmış yani. Yıl daha 2000 bile değil. İstanbul gece hayatı henüz uluslararası bir boyut kazanmamışsa da, çok canlı, cıvıl cıvıl. Sonra Sabah grubu Etibank’ı satın alıyor, bütün dengeler bozuluyor ve tatlı hayat sona eriyor. İşsiz kalan Muhsin tazminatını bitirince Samsun’a döneceğini düşünüyor yine. Fotoğrafla ilgili bir hırsı, planı, programı hala yok.

Derken Emirgan’daki ‘komün dönemi’nden bir arkadaş giriyor devreye ve Radikal’in bir fotoğrafçı aradığını söylüyor. İstanbul’a geldikten tam beş yıl sonra, 1999’da Muhsin Akgün, Cem Erciyes'le görüşüp, fotoğraf makinesinin iyi bir marka olduğuna onu ikna ettikten sonra Radikal’e foto muhabiri olarak giriyor. Editörü Erkan Aktuğ, yaşam ve kültür sanat sayfalarının fotoğrafları ondan sorulacak artık… Üstelik henüz kendisi bilmiyor ama sorumluluk alanına kısa süre sonra Radikal 2, Cumartesi, Kitap ile bilumum ekler girecek ve Muhsin, Radikal 2015'te kapanana dek hep ilk 11'in içinde yer alacak. “Radikal’deki işim benim için bir mihenk taşı oldu, bana bir amaç verdi. Akredite oluyorum, konserlere gidiyorum. Öğrencilik dönemimde Eric Clapton’a, Bob Dylan’a param olmadığı için bilet alıp gidememiştim mesela. Bir baktım hem her konsere giriyorum, hem de üstüne para alıyorum. Çok güzel. Aynı zamanda da çok da çalışıyorum ama. Bir günde tam 16 ayrı çekime gittiğimi bilirim, tek bir günde gazetede tam 18 imzamın çıkmışlığı vardır,” diyor. Tabii yine kendi deyimiyle ‘her yere burnunu sokma alışkanlığıyla’ gazeteye girdiği yıl İKSV’nin ve Pozitif’in kapılarından da içeri giriyor. Giriş o giriş.

1 2 3 4 5
Elçin Yahşi
22/12/2016 13:54
YORUMLAR




DİĞER HABERLER