Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Kim bu Muhsin Akgün?

İbrahim (solda) ve Muhsin Akgün Ankara’da. Sene 1993.

Sene 1976. Akgün ailesi Rize’nin bir köyünden çıkıp geldikleri Samsun’un Bafra ilçesinde yaşarken Muhsin dünyaya geliyor. Bafra’da ilkokul, orta okul ve lise derken yıl oluyor 1990.  Lise öğrencisi olan Muhsin, abisi İbrahim’le beraber yeni çıkan, kağıtlarının güzelliğinden ötürü hayran oldukları Aktüel ve Gelişim Spor dergilerinin fotoğraflarını kesip kesip kolajlar yapmakla meşgul. Resim dersleri 10 numara, abi hangi müzik aletini eline alsa hemen çalabiliyor filan ama köyden çıkıp Bafra’ya gelmek bir ilerleme olsa da Muhsin’in deyimiyle “ikisinin de uzayıp kısalacağı bir yer yok, çünkü taşranın ortasındalar.” Evde amcalarının Almanya’dan gelirken getirdiği bozuk bir fotoğraf makinesi var, anne baba yazın Rize’ye bahçelerin başına gittiğinde Bafra’da yalnız kalan iki kardeş o bozuk makinayla viski şişelerinden, bardaklardan kafalarına göre prodüksiyonlar yapıyor, yakın plan ‘reklam fotoğrafı’ çekip can sıkıntısı gideriyorlar. Aynı zamanda Muhsin Bafra’nın en uzun boylularından biri olarak lise takımında basketbol oynuyor. Tek hedefi de Samsun’da Spor Akademisi’nde okumak, oradan da “basketbola yürümek.” Takım Samsun’a bir maça gidiyor, o da ne? Bizim ‘pivot’ Muhsin, Samsun takımında herkesin kendinden daha uzun olduğunu görünce yıkılıyor, hedef medef kalmıyor ortada tabii.

Abisinin objektifinden Muhsin, 1995.

Kısa süre sonra üniversiteyi kazanan kuzenler Ankara’ya ve İstanbul’a, abi Muğla’ya gidiyor. Muhsin’in de üniversite sınavına girme sırası geliyor tabii. Üç tercih yapıyor sadece. İlk tercih, dayısı İstanbul’da gazeteci olduğu ve kuzenleri Basın - Yayın öğrencisi olduğu için İstanbul Üniversitesi Gazetecilik bölümü. İkinci tercih, dersanede felsefe hocası kafa dengi olduğu ve muhabbetleri bayağı iyi olduğu için İstanbul Üniversitesi Felsefe bölümü Üçüncü tercih de ne olur ne olmaz diye o zamanlar Meslek Yüksek Okulu kapsamında olan Yıldız Teknik Üniversitesi Fotoğraf Bölümü. ‘Ne olur ne olmaz’ şıkkı tutuyor ve iyi bir puanla kazandığı okulda okumak için 1995’te geliyor İstanbul’a. Bahçelievler’de teyzesinin yanına yerleşiyor. Bu arada ilk makinesini de alıyor. Kapalıçarşı’da bir halıcıdan; ikinci el ama gıcır gıcır ve son modellerden biri. Fakat kafasında net bir fikir yok ileriye dönük. “O zaman sorsan okul bitince ne yapacaksın diye, direkt ‘Samsun’a dönerim’ cevabını verirdim,” diyor. Okula gidip geliyor, evden ayda o zamanın parası ile 10 milyon lira yolluyorlar harçlık olarak, parasının yarısını fotoğraf kartlarına, siyah-beyaz negatif filme harcıyor. Derken, bir arkadaşının babasının, çay paketlerinde kullanmak üzere gün doğumunda Kız Kulesi fotoğrafına ihtiyacı oluyor. Muhsin düşüyor bir gece karanlığında yollara, günün ilk ışıklarıyla Kız Kulesi’ni çeşitli açılardan fotoğraflıyor. 36 kare içerisinden sadece bir tanesinde tutturuyor istenilen fotoğrafı. Bu kare Muhsin’e aynı zamanda fotoğraftan kazandığı ilk para olan 50 milyon lirayı kazandırıyor. Az buz değil, evden gelen aylık paranın beş katı. İşte o zaman aklına düşüyor Muhsin’in bu fotoğraf işinden para kazanılabileceği.

1 2 3 4 5
Elçin Yahşi
22/12/2016 13:54
YORUMLAR




DİĞER HABERLER