The Legacy (Arvingerne)
Orta halli bir ailenin yirmilerinde, yavru kedi bakışlı çiçekçi kızı Signe (Marie Bach Hansen) bir gün aslında dünya çapında tanınan, varlıklı bir kadın sanatçının kızı olduğunu öğrenir ve tüm hayatı değişir. Veronika Grønnegaard (keşke ilk bölümde gitmeseydi dedirten benzersiz karizmasıyla Kirsten Olesen) küçüklüğünde terk ettiği kızına ölüm döşeğinde görkemli malikanesini miras bırakır. Hepsi farklı tellerden çalan dört kardeşin annelerinin ölümü nedeniyle bir araya gelişi, dengelerin sürekli değiştiği amansız bir miras mücadelesine dönüşür. Sırlar, yalanlar, yüzleşmelerle dolu bir modern aile draması tüm Nordik lezzetiyle bizleri bekler…
Maya Ilsøe’nin tasarladığı, Pernilla August’un yönettiği dizinin arkasında bol ödüllü efsane diziler Forbrydelsen ve Borgen’i yapan ekip var. İlk bölümü 1 Ocak 2014’te DR’da yayınlanan dizi, daha Danimarka’da yayınlanmadan başka ülkelere de satıldı. On bölümlük ilk sezonun başarısını takiben çekilen yedi bölümlük ikinci sezon da bu yaz Sky Arts’da yayınlanıyor.
Güçlü, sofistike, soğuk ve güzel abla Gro (Trine Dyrholm) başta olmak üzere, çok iyi oynanmış derinlikli karakterleri var dizinin. Sonsuz zaman varmış gibi sakin sakin ilerleyen yapıda sizi aniden kıskıvrak yakalayıp kendi hayatınıza da bakmaya davet eden aile içi yüzleşmeler, dizinin en başarılı yanlarından biri. “Yavaş atın çiftesi pek olur” misali, bu aşırı serinkanlı, burnundan kıl aldırmayan insanların damarlarına basılınca birbirlerine nasıl da ağız burun girişebildiklerini görmek izleyiciyi hem şaşırtıyor hem de “ya, bak onlar da insan” diye alttan alta bir sevindiriyor. Tempo o kadar iyi ayarlanıyor, yükselme noktaları öyle titiz bir ekonomiyle seçiliyor ki hayran kalmamak mümkün değil… İzleyiciyi kreşendo müptelası, ters köşe sersemi yapmaktansa her bölümde bir- iki sıkı yumrukla hizaya getirmeyi tercih eden bu makul yapı her zaman vaat ettiğinden fazlasını sunuyor. Aile dramalarını seviyorsanız kaçırmayın, sevmiyorsanız da bu Nordik güzele bir şans verin, bence kendini size sevdirir…