Havana’ya Dönüş: Bir Devrimin Ardından
2008 yapımı Entre Les Murs/Sınıf filmi ile Palme d’Or (Altın Palmiye) kazanan Fransız yönetmen Laurent Cantet, 2014 yapımı Return to Ithaca/Havana’ya Dönüş filmi gösterimde. 51. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde izleme fırsatı bulduğum bu film yıllar sonra bir araya gelen beş arkadaşın geçmişe dair özlemlerini, acılarını, hatalarını konuşmaları üzerine kurulu. Bu anlamda Küba Devrimi’nin arka planında başka neler olduğunu, insanların nasıl etkilendiğini sade bir dille anlatmış yönetmen. Bir çatı katında başlıyor film. Henüz aralarına katılmamış Eddy dışında, Tania, Rafa, Amadeo ve Aldo müzik eşliğinde sanki gençliklerini yâd eder gibi dans ediyorlar. Film ilk andan itibaren aynı mekânda geçeceğini hissettiriyor. Bu beş arkadaşın bir araya gelmesinin sebebiyse 16 yıl önce İspanya’ya kaçan Amadeo’nun yıllar sonra geri gelmesidir.
Amadeo’nun dönüşü, geçmiş hesapların da ortaya dökülmesini sağlar. Rafa geçmişte iyi bir ressam olan fakat şimdi kendisini içkiye vermiş, kendi deyimiyle işe yaramaz şeyler çizerek para kazanan, içindeki hevesi ölmüş birisidir. Tania ise en büyük hayaline kavuşmuş ve göz doktoru olmuştur fakat ailesinden uzakta, tek başınadır. Aldo ise birçok ailevi sorunla boğuşmaktadır. Amadeo ise iyi bir roman yazarı olabilmek için çabalamış fakat başarısız olmuş bir karakterdir. Son olarak Eddy ise Sosyalist Küba’daki bir kapitalisttir. Biraz başına buyruk bir karakter olarak görünse de diğerleri gibi o da zorlu süreçler yaşamıştır. Bu yüzden kendisini kirlenmiş ve devrime ihanet etmiş hissetmektedir. Zira hepsi buna inanmışlardır fakat geldikleri noktada inançlarını yitirmişlerdir.
Film genel olarak bu beş arkadaşın geçmişlerine odaklanıyor. Onların geçmiş sevinçlerini ve hüzünlerini izliyoruz. Bu durum devrim sonrası Küba’da bir aydın sorununa da değiniyor aslında. Zira yaptıkları her şey, her an denetim altında bir hayattan kaçmanın derdindelerdir. Elbette Küba’yı terk etmek o kadar kolay değildir. Amadeo bunu başarmış olsa da o bile geri dönme isteği duymaktadır.
Film politik mesaj vermekten ya da sosyalizm eleştirisi yapmaktan çok, o dönemi aydın/entelektüel kesim üzerinden ele alıyor. Sadece geçmişin anlatısından ibaret olan bu film bu haliyle zaten politik olarak pek de güçlü değil. Yine de Küba’ya bir bakış yapma adına başarılı bir film diyebilirim.
Her ne kadar Küba’ya dair yaratılan atmosferin pekiyi olmadığını düşünsem de yönetmenin tercihini bu yönde kullanmasını saygıyla karşılıyorum. Doğru anlarda gelen kırılma noktaları filmin sonunda düşünmenize ve tansiyonun yükselmesine neden oluyor.