Baba, gel!
Fatih Zeynep’in peşinden Şevket Reis’lere gitti. Önce kayınpederine öfkesini kustu. Söylediği her sözde öyle haklıydı ki Derin Şevket bile sustu kaldı. “Neden bana danışmadınız, pat diye söylediniz,” diye kızdı.
Yine haklıydı.
Zeynep Fatih’in açıklama yapması için ona sadece bir dakika verdi ve o bir dakikada aralarında kelimenin tam anlamıyla kıyamet koptu!
Geri dönüşü olmayan bir yola girdiler. Sözler sarf edildi, kalpler kırıldı…
“Seni de Selim’i de çok seviyorum,” dedi Fatih. “O benim oğlum, canımdan bir parça,” dedi.
Ama Zeynep o kadar öfkeliydi ki; ağzından çıkan laflarla Fatih’i, o her şeyi ile Zeynep’e aşık Fatih’i bile küstürdü. “Sen beni seviyorsun ama Selim’i sadece kabulleniyorsun, çünkü o senin oğlun değil, o Ertan’ın oğlu,” deyiverdi.
Fatih gözümüzün önünde resmen ‘yıkıldı’ bu sözleri duyunca.
Arkasını dönüp çekip giderken Selim’in “Baba, gel…” deyişi bile durduramadı O’nu.
Halil Sezai’nin sözlerindeki gibi, iki kelime yetti seni seven kalbi kırmaya, sonra roman yazsan ne fayda Zeynep!
Fatih bunu haketmemişti!