Fatihler ise göl kenarı bir yerde sakin ve huzurlu bir ortamda kahvaltı yapıyolardı. Demek rüzgar onları oraya atmıştı. Sonra Zeynep anlattı durumu. Ben de senden birkaç saat önce öğrendim dedi. Sonra da bir daha açmamak üzere konuyu kapattılar.
Bütün bunlar olurken…
Cansu ve Çakma Mahmut şirketten kovulmuş olmanın acısı ve sinir ile birbirlerine daha da kenetlendiler. Hatta öyle bir bağ oluştu ki aralarında, Mahmut gerçeği hem de tüm detayları ile anlattı Cansu’ya. Biz aslında arkadaş değil düşmanız dedi. O da Ertan’a dönüp intikamımızı alacağız onlardan deyince anladık ki, karanlık tarafa geçenler güçlerini birleştirdi. Ertan’ın kötülüklerini mumla arayacağız sanki…
Bizim kaçakların da doğal yaşamda keyifleri yerindeydi, ta ki kalacak bir pansiyon arayana kadar. Neyse buldular bir yer ama biraz tuhaftı.
Yani hem pansiyon hem de yaşlı sahipleri biraz antika tiplerdi. Ama Zeynep’in iyimserliği üzerindeydi. Ne vardı canım oda tozluysa, nevresimleri kendileri geçirmek zorundaysa, ya da yemeği yapmak onlara düştüyse? Alt tarafı üç beş iş, ellerine yapışacak değildi ya. Hem zaten pansiyonun sahipleri Bayram Amca ve Meliha Nine de çok tatlı insanlardı. Fatih de abartıyordu!
Akşam yemeğini Fatih hazırladı ve beraberce bir güzel yediler. Yaşlı çift pek de romantik çıktı. Danslar falan derken güzel bir akşam geçirdiler hep birlikte. Sonra onlara genç bir çift daha katıldı. Yeni evlenmişlerdi, boş oda sordular. Gençlerle Fatih ilgilendi. Tam bir aile oldular böylece. Tabii bilmiyorlardı ki aslında bu gençler evli değillerdi, kaçmışlardı. Kızın abisi peşlerindeydi ve onları bulabilmek için Zeynep’lere musallat olacaktı. Zeynep de adamlara ‘Sevmek ne zamandan beri suç oldu, bırakın peşlerini, izin verin evlensinler’ nutku atıp, sonra da adamları ‘Onlar Konya’ya gittiler’ deyip sepetleyecekti; ama sonra da damat adayına dönüp, adam gibi iste sen de kızı falan diye öğüt verecekti.